"Hiç komik değil" dedim inanamayarak.Beklemediğim bir anda kollarımdan tutup beni çekiştirmeye başladı.Ne yapıyordu bu böyle?
-Bıraksana beni aptal!
Hiçbir cevap vermedi.Kolumu kurtarmaya çalışsam bile kurtaramadım.Onu öldürmeye çalışsam beni etkisiz hale getiriyordu.Bu yüzden bu mantıklı bir fikir değildi.Odadan çıkarken bile kollarımı hala kurtaramamıştım.
-Benden ne istiyorsun? lütfen söyle! söylersen kaçmaya çalışmayacağım söz veriyorum.
bir an duraksadı.Söyleyecekti muhtemelen.Ama yinede buradan kaçacaktım.
-Aşağıda öğreneceksin.O yüzden yerinde rahat dur!
başımı salladım.Bekleyecektim.Bakalım neler olacaktı? eğer kötü bür şey olursa direk kaçacaktım buradan.Sarayın giriş kısmına merdivenlerden aşağıya indik.Burası çok büyüktü.Gözlerim sadece etrafı inceliyordu.Etrafta bir sürü iskelet vardı.Peki bunlar canlı mıydı? başımı sağa çevirdiğimde tahta oturan bir adam gördüm.Simsiyah giyinmiş.Üzerinde zinciler vardı.Ayrıca tırnakları benimkinden bile çok uzundu.Bu Kral gibi bir şey miydi yoksa? Gözleri bana döndü.Bana bakıyordu,bu yüzden içim ürpermişti.Beni adamın karşısında tutarken gözlerimi ona çevirdim.Bana bakmıyordu.Sadece sağ tarafa geçip.Tahtaki adamı izliyordu.
-Tek bir soru soracağım.
sesi bozulmuş,yankılanmış ve bulanık geliyordu.
-Taşı içinde tutmayı nasıl becerebildin?
Kaşlarımı çattım.Bu nasıl bir soruydu? ben içinde tutmamıştımki kendisi girmişti.
-Ben içimde tutmadım.Beni kaçırmaya gelirken biraz bilgi sahibi olun bari.
Söylediğim cümle sanki tüm dünyada yankılanmış gibi,diğer odalardan çok fazla insan kapıdan dışarıya başını sokup korkuyla beni izlemeye başladılar.Kötü bir şey söylememiştim ki ben? Şimdi beni öldürecekmiydi yani?
-Beni tanımadığın için neler yapacağımı bilmiyorsun.Ölmek istemiyorsan güçlerini alacağız.Vermiyorsan sonsuz bir işkenceye esir olursun.
Alayla baktım.Hiçbirinden korkmuyordum.Tam tersi bence onlar benden korkuyorlardı.Çünkü direk kalbimin yerindeki 'Elf' taşını direk söküp alırlardı.
-Benim güçlerimi alamazsınız ve bana işkence edemezsiniz.
-Adın ne
bu bir soru değildi.
-Alev
-Beni dinle Alev taşı almamıza izin ver ve seni evine gönderelim bunu istemezmisin.
Hayır bunu istemiyordum.Orada bir hayatım yoktu.
-İstemez kalsın.Beni kandırma göreviniz bittiyse ben gidiyorum.Hoşça kalın Hayalet bey.
Arkamı dönüp tam gidecektimki bana seslendi.
-Demir!
beni kaçıran çocuğun adı buydu.Demir...
-Evet Kratos
Herkesin korktuğu adamın ismi buydu.Kratos.
-Kızı al ve Zincirli Kuyulara götür.İşkence derken şaka yapmadığımızı anlasın.
Gözlerim Demir'e kaydı.O da bana bakıyordu.Bana doğru yürümeye başladı.Sağ elimdeki ateşi hazırlayarak ona doğru fırlattım.Yana doğru kayınca koltuklara denk geldi.Orada duran hizmetçiler bağırarak kaçtı.Demir kolumdan tutup bir anda bir yere ışınlandık.Siyah,karanlık bir kuyudaydık.
-Lütfen bırak.Onu dinlemek zorunda değilsin.
Beni kuyudan aşağı doğru atarken çığlıklarımı ben bile duyamıyordum.Düşüp bayılmıştım sanırım.Gözlerimi açtım.Yattığım yerden kalktım.Yardım edin diye bağırmaya başladım.Ama fayda etmedi.Gözlerim yerde gezindi.Yere çöktüm.Gözlerimden bir damla yaş süzüldü.Sol tarafa bakınca bir not kağıdı gördüm.Elime aldım.Açıp okumaya başladım.
"Merak Etme Alev.Ben Onlardan Biri Değilim.Her Gün Yanına Geleceğim.Ve İkimiz Buradan Gideceğiz.Aynı Zamanda Da Seni Sevmiyorum Fakat Senin Ne Tür Biri Olduğunu Öğrenebilmek İçin Seni Yalnız Bırakmayacağım.
-Demir Erel-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğa'nın Sırrı
FanficAlev, Kaza Sonucu Başka Bir Dünyaya Işınlanır.Ölümcül Güçlerini Fark Ederken Yanında Demir Ona Eşlik Eder.Ayrıca 'Burshel' Adlı Tanımadığı Kişiden de Notlar Gelmeye Başlar.Kendini Ölüme Esir Edecek miydi?