Tatlı Tesadüf

108 34 9
                                    

~Ezhel- imkansızım

Telefonu yerden alıp peşinden gittim. Kendimi yola atmıştım ki otobüsün kornası kulaklarımı tırmalar oldu...

Kas katı kesilmiştim. Aklımdan geçen tek şey ölecek miyim? oldu.

Bu karmaşanın içerisinde kolumdan tutup bir köşeye çekildiğimi anlamam zor oldu. Kafamı kaldırdığımda biri kollarını bana sarmıştı. Otobüs tekerleklerinin sürtünme sesi , insanların uğultusunun arasında net duyduğum tek şey titrek nefesiydi. Kafamı kaldıramıyorum , sanki o bir kaplumbağa ve beni kabuğuna sokmuştu.

Yabancılar etrafıma doluşmuş ;kimi hesap soruyor ,kimi meraklı gözlerle bakıyor ,kimi ise aşşalayıcı bir bakış takınıyor.

"Kızım sen delirdin mi? Yola öyle atlanır mı hiç ?"

Boğazımı temizledim. Mahcup hissettim. Ne diyeceğimi bilemedim.

"Afedersiniz ben sadece-"

Ben olayı toparlayamazken beni sarmalayan kolların sahibi konuştu.

"Sorun yok sadece bir hataydı. Kusura bakmayın lütfen."

Yüzünü görmek istiyorum , eğildim fakat bunu fark etmiş olmalı ki yüzünü çevirdi. Kalabalık yavaş yavaş dağıldı.

"Ben rica ederi- yani özür dilerim aslinda teşekkür ederim sen beni çektin işte..."

Kıkırdadı. Benimle dalga mı geçiyor bu?

"En azından teşekkür ettim! Senin telefonun yüzünden canımdan olacaktım kafamı sikeyim. Utanmadan alay ediyorsun."

Sinirim tepeme attı, Allah'ım resmen benimle alay ediyor bu it.

" Dur dur! Sinirlenme hemen."

Atkısını ve beresini çıkardı. Şaşırmama engel olamadım. Buğday tenli , koyu yeşil gözlü , dağınık kumral saçlıydı.

"Oha"

Ne diyorum ben?! Elimle ağzımı kapattım.

" Anlamadım?"

"Hiç, acelem var benim. Tutma beni!"

Hızlı adımlarla kütüphaneye doğru yürümeye başladım. Bu rezil durumdan bir an önce uzaklaşmam lazım.

Kahretsin birdaha diyeceklerimi düşünmeden konuşmayacağım!

Kafamı hafif çevirdiğimde onu arkamdan yürürken gördüm.

"Sen?"

"Ben?"

"Sen beni mi takip ediyorsun lan?"

Kaşlarını çatıp sağa sola baktı ve anlam veremez bir şekilde burnundan soluyarak güldü.

"Seni neden takip edeyim ben?"

Ben söze girmeden kaşlarını havaya kaldırıp söze girdi:

" Haa anladım ben seni , senin hayatını kurtardığım için benden etkilendin."

Elleriyle saçlarını taradı.

"Üzgünüm bebeğim ilişki düşünmüyorum."

Ağzım açık kaldı. Yerdeki kırık kaldırım taşı elmas gibi parladı gözlerime o an .

Yerden kaldırıp bir adım ileri attım.

"Tek kelime daha edersen pekmezini akıtırım. HADİ GERİ BAS!"

"NE ÇABUK SİNİRLENİYORSUN BE , KÜTÜPHANENİN YOLU BURDA!"

" Yinede... yinede bu taş benimle kalacak. "

Elimdeki taşla onu işaret ettim.

"Yoksa kafanda bulursun bunu."

"Ruh hastası."

"Efendim?"

"Yok bir şey hanımefendi lütfen önden buyurur musunuz?"

" Hayır , hayır sen önden yürüyeceksin. Nerden bileyim sapık olmadığını? Gerçekten kütüphaneye gidiyorsan yolu biliyorsundur zaten değil mi ?"

" Ben senin sapık olmadığını nerden bileceğim?"

Elleriyle göğüslerini kapattı ve hüzünlü bir ifadeyle :

" Benimde kendimi korumam lazım..." dedi.

İstemsizce kahkaha attım.

"Polisi arayayım mı yoksa yürümeye devam edecek misin?"

" Sana mı? Sana ne zaman yürüdüm ben?"

Oflayarak söze girdim:

"Aynen bana. Kafan iyi mi oğlum senin? Kütüphaneye kütüphaneye!"

"Oğlum?"

Söylenerek önüme geçti. Evet saçmalamış olabilirim ama birazcık tehditten hiçbirşey olmaz, değil mi?

Gerçektende doğru diyormuş kütüphaneye vardık.

Arkasını dönüp hesap sorar ifadeyle baktı. Bende taşı çantama koydum. Ağzını oynatarak "Oha ama" dedi. Gülmemek için dudaklarımı sıkıp yoluma devam ettim.

OpiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin