10. BÖLÜM-KURTLAR SOFRASI-

665 53 114
                                    

Kriz geçireceğiniz bölüme hoşgeldinizzzz!

Size küçük bir haberim var. Bir- iki hafta bölüm gelemeyebilir. Hem kurban bayramı yaklaştığı için hem de küçük bir internet kesintisi yaşayacağız o yüzden. Ama sonrasında bomba bölümlerle devam edeceğiz.

Bu arada şimdiden bayramınız mübarek olsun🤍

İyi okumalar

~~~~

Nefes almak istemiştim sadece.

Birgün kalktığımda rahatlıkla nefes almak istemiştim. O an kalktığımda o gün  ölümü düşünmek yerine nefes almak istemiştim.

Olmamıştı. Nefesimi kesmişlerdi benim..

Bir insanın annesi onun ölmesini ister miydi?

Bir baba çocuğunu terk eder miydi?

Bir çocuk sevgisiz büyümek zorunda mıydı?

'Baba' kelimesinin anlamını bilmeyen bir çocuk olur muydu?

Oluyordu.

Kimsem yoktu benim. Yapayalnızdım bu hayatta ve şuan bu gerçek tokat gibi yüzüme çarpıyordu.

O çocuğu gördüğüm günden bu yana tam tamına bir hafta geçmişti. Yaşlı kadın beni dövdükten sonra yanıma sadece korumalar girmişti ama onlarda sadece belirli zamanlarda oluyordu.

Kafayı yemek üzereydim.

O günden kalan çocuğun kanları temizlenmiş olsa bile sanki hâla kokusu oradaymış gibi hissediyordum. Her nefes alışım ciğerimi yakıyordu.

Beyaz oda artık üzerime gelmeye başladığında sinirle üzerimdeki tişörtü çekiştirdim.

Boğuluyor gibi hissediyordum.

Nefesim sıklaşmaya başlarken astım ilacımı sıktım. Saçma bir şekilde gözümden yaş geldiğinde kendimi kastım.

Ağlamak istemiyordum. Kimseye güçsüzlüğümü göstermek istemiyordum.

Acizlik değildi ağlamak ama ben ağlarsam acizlik olacakmış gibi hissediyordum. Bunu hissetmem ise bu zamana kadar ağladığımda yediğim laflardı. Annem tarafından yediğim hakaretler..

Kilit sesi ile daldığım düşüncelerden çıkarak kapıya doğru baktım. Gelen yine her zaman ki gibi tanımadığım bir korumaydı. Bana kısa bir bakış attı.

Bakışlarında biraz küçümseme vardı.

Terbiyesiz!

"Çıkıyorsun." Lafı ile göz devirdim. "Hücre cezam bitti mi yoksa?" diye homurdandım. Beni duymuştu ama bir şey demeyerek kapının önünde dikilmeye devam etti.

Yavaş bir şekilde oturduğun beyaz yataktan kalktım. Nedense bu odayı-pardon hücreyi- özleyecekmişim gibi geliyordu.

Allah korusun.

Amin..

Yutkunarak korumanın yanına gittim. "Ne zamandan beri burada olduğunu biliyor musun?" dedi. Sesinde ki alayı anlamamak aptallık olurdu. "Bir hafta?" diye tahminini sorduğumda sırıttı. "Üç.. Üç haftadır buradasın." Kafamı kaldırıp ona doğru baktım. Gerçek miydi? Peki neden ben bir hafta diye biliyordum? Uyutulmuş muydu? En önemlisi o süre zarfında bana ne yapmışlardı?

"Bana ne yaptınız?"

"Boş sorular soruyorsun... Ve ben boş konuşan insanları sevmem." Arkasını dönüp kapıdan çıkınca takip ettim. "Kendini sevmelisin." diye alayla konuştuğumda hafif duraksadı.

"Yürü."

"Beni burada daha fazla tutamayacağınızı belirtmek isterim. Yaptığınız bu davranış hukuk kurallarına aykırı.. " Duraksadım."Kendimi değil sizi düşünüyorum. Boş yere yatmayın içeride." Nefes sesinden güldüğünü anladığımda dişlerimi sıktım.

"Sahibin nerede senin?!" Bağırdığımda kaşlarını çatarak bana doğru hızla geldiğinde gerildim.

Kafasını sağa doğru yatırdı. Bana doğru yaklaştığında geri gitmeyerek daha çok ona yaklaştım. Beklemediğim bir anda elini boğazıma sarınca gözlerim açıldı.

Bu.. Bu koruma şeysi beni boğuyordu!

Ve ben nefes alamıyordum!

Ellerim benden bağımsız beni boğan ellerine gitti, ittirsemde benden kat ve kat daha güçlü olduğu için acizce kendimi savunmak zorunda kaldım.

"B-ırak" Zar zor konuşmamı ben bile duymuyorken karşımdaki canavar duymuştu.

Tek cevabı ise boğazımı daha da sıkı bir şekilde sıkmaktı.

"Ağzından çıkanlara dikkat et." Kendisinin aksine sakin çıkan sesi ile hemen başımı salladım. Şuan itaat etmeliydim yoksa ölecektim.

Bir anda beni bırakması ile yere yığılarak deli gibi öksürmeye başladım. Bir elim boğazımı yavaşça kavradığında gözlerimden yaşlar akıyordu.

Omuzlarım sarsılırken bilincimi kaybetmek üzereydim.

İzle anne.. Neler yaşadığımı lütfen izle. Ve mutlu ol. Seni kendi acım ile mutlu edeceğim anne..

Yerde duran elimi yumruk yaparak kendimi telkin ettim. Şuan şu durumda bayılmak istemiyordum.

"Kural bir: Acizliğini asla belli etme çocuk." Tanıdık sesi duymam ile yutkundum.

Yanıma doğru geldiğini topuklu ayakkabı sesinden anlamıştım ama yere eğik olan kafamı asla kaldırmadım.

Adım sesleri kesildiğinde elini saçımda hissettim. Ağlayışlarım arttı.

Eli ile saçlarımı okşarken bütün vücudum kasıldı. Elini çekmesini istiyordum yoksa kusmam an meselesiydi.

Tiksiniyordum ondan. Tek kelime ile tiksiniyordum.

Sanki rahatsız olduğumu anlamış gibi saçlarıma uyguladığı kuvvet arttı.

"Sevgili babacığının bize bıraktığı bir kuzusun sadece.." Beni onlara o adam mı vermişti? Kulağımda nefes sesini hissedince irkildim. "Kurtlar sofrasına hoşgeldin."

~~~~

Ve sizde izleyici oluyorsunuz!

Kurt mu oluruz kuzu mu diye sorsam hskshdisks

Gidişat nasıl?

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?

Üvey anne?

Koruma?

Beyaz oda?

Boğulduğumuz sahne?

Hesabımda daha önce yazdığım ama düzenlemeye aldığım texting bir kitap vardı. Ona da bakarsanız sevinirim

Sağlıcakla ve mutlu kalınn!

Unutmayın Seviliyorsunuzzz

Sınır- 100 oy

TEK GERÇEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin