DB-B16

48 8 8
                                    

Merhabalar. Ben bu bölümü birazcık şey yazdım. Şey işte. Bölüm sonunda anlarsınız. İyi okuyup yorum yapıp oy vermeler.

Badem: sen ağlama ile ne de güzel gidiyor bölüm.


Hilal'den

Karşımda Ege şoka girmiş bir şekilde oturuyordu. Deniz ise dayısına ne olduğunu çözememiş yanındaki sandalyeden dayısını sallıyordu. Dayısını sallarken kendisi de sallandığından saçları sağa sola sallanıyordu. Ege de aynı şekildeydi. Sarı saçları hafif havalanıp bir sağa bir sola sallanıyordu.

Yüz ifadesi o kadar komikti ki uzun uzun tepkisine gülebilirdim. Elimi yüzünün önüne götürüp sağa sola salladım. "Ege" Yüzü utanmış gibi kızarmıştı. Deniz ise dayısına ne olduğunu hala anlamıyor kafasını yana eğip dayısına bakıyordu.

"Huuhuu Ege" En sonunda kafasını iki yana sallamış kendine gelmişti. Deniz ise küçük dudaklarını büzmüş dayısını çözmeye çalışıyordu. Küçük ellerini dayısının yanaklarına koyup kendine çevirdi.

"İii misin ayı?" dedi. Ege ise kafasını aşağı yukarı sallayıp Deniz'i kucağına çekip oturttu. "İyiyim Deniz."

Deniz kafasını ben sizi anlamıyorum der gibi iki yana sallayıp dayısının kucağından yere doğru indi ve koşarak oyun bölümüne gitti.

"Ben yanlış duymadım değil mi, senin soyadın Yılmazer?"

"Evet, ben Hilal Yılmazer. Tanıştığıma tekrar memnun oldum Ege Akar." Sağ elini kaldırıp sarı saçlarının arasından geçirdi.

"Bende çok memnun oldum Hilal Yılmazer." Dedi. Biz sohbete dalmışken Deniz koşarak gelip dayısının bacağına sarıldı. Ege kafasını eğip yeğenine bakıp ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Deniz dudakların büzmüş kafasını dayısının kucağına doğru eğmişti.

"Ne oldu paşam?" deyip Deniz'i kucağına aldı Ege.

"Annemi ösledim. Gemicek mi?" dedi. Ege ise bir anda farkındalıkla saate bakmıştı.

"Çok özür dilerim oğlum. Ben anneni unuttum." Kafasını bana çevirdi.

"Ben dalmışım. Bu kadar dayanması fazla bile. Biz gidelim artık." Dedi.

"Haklısın. Bende dalmışım gitsek iyi olur." Dedim ve Ege, Deniz'in çantasını toplarken hesabı ödemeye gittim. Dışarı çıktık ve Deniz ellerini havaya kaldırıp salladı. "Gölüsülüs Hilalcim." Dedi. Bende onun gibi elimi havaya kaldırıp salladım ve Deniz'e uzaktan küçük bir öpücük attım.

"Görüşürüz Denizcim." Tam arkama dönmüşken Ege seslendi.

"Hilal" arkamı dönüp onlara tekrar baktığımda devam etti.

"Bizimle gelsene. Ben bırakayım seni. Olmaz mı?" Arabasına dönüp baktım. Benim için uzun zamandır araba yoktu. Olmamalıydı. Kendim bineceksem bile başkasını tehlikeye atamazdım.

"Teşekkür ederim, başka bir işim var. Sizinle sonra tekrar görüşürüz" deyip tekrar el salladım.

Apartman kapısından girmeden önce derin birkaç nefes alıp verdim. Önceden eve girecekken böyle hissetmezdim. Ev benim için sığınaktı, ailemdi, ağabeyimdi, ailemden kalan son kişiydi.

Şimdi ise öyle değildi. Evde kovalamaca oynuyorduk sanki. Beni gittikçe daha çok görmemeye çalışıyordu sanki. Önceden travma deyip ona kendisinden bile yakın olan kişi bendim. Şimdi ise benim ne farkım vardı diyorum. Benimde annem öldü, benimde babam öldü. O arabada bende vardım dedim. O kurşunlardan biri bana isabet etti diyorum. Bende gidebilirdim.

Önceden yaşadığım için daha mutluydum. En azından ağabeyim yanımda diyordum. Şimdi ise olmadığını biliyorum. O gün, orada bende ölseydim diyorum. Keşke ölseydim. En azından şimdi bu kadar yalnız hissetmezdim.

O gün, benim için değişimdi. Dinime daha çok yönelme sebebimdi. Hayata sımsıkı tutunma sebebimdi. Bir tek arabalara binemez olmuştum. Bendeki en büyük izi buydu. Uzun yola çıkmak benim için ceza gibiydi. Araba kullanmaya cesaretim yoktu. Belki araba kullanmayı öğrenseydim cesaretim biraz olsun olurdu. Benim araba kullanabilmem için bana birinin öğretmesi gerekirdi. Bu ise bana arabayı kullanmayı öğretecek kişiyi riske atmaktı. Yapamazdım. Başka birinin hayatına mal olamazdım. Kimseyi tehlikeye atamazdım. Ne kadar beni yok saysa da ağabeyimi yalnız bırakamazdım.

Evin kapısını açıp içeri girince yüzüme buram buram yemek kokusu çarptı. Çok özlemiştim. Deli gibi özlemiştim. Aynı evdeydik ama değildik. Mutfağa yöneldim belki oradadır umuduyla ama mutfak bomboştu. Ocağın üstünde iki tencere vardı, tezgahta ise boş bir tabak ve kaşık. Bu seferde varlığımı fark etmeyip yemeği çöpe attı zannettim ilk başta. Tencere kapağını araladım ve beni dolu bir tencere karşıladı.

Bir tencere taze fasulye ve pirinç pilavı... Yemekler daha sıcacıktı. Yeni yapılmıştılar. Odasındaydı biliyordum. Eğer burada yemek yersem ses gidecekti odasına bu yüzden burada değildi. Yiyeceğimden çok emindi. Beni yok saymasına rağmen düşündüğünü uzun zaman sonra ilk kez gösterdi.

O bana bir adım atacak gibi olsa ben ona koşardım. Bu hep böyleydi. Bugün ise öyle olmadığını anlasın istedim. Adım atacak halim kalmadığını anlasın istedim. Benim yerime biraz o gelsin istedim. Yemeği yemek istemedim.

Dayanamadım. Yemeklerinin tadı neredeyse anneminkiyle aynıydı. Annem sen erkeksin deyip işlerden uzak tutmamıştı. Aramızda sekiz yaş olduğu için benden daha çok annemle yemek yapmıştı. El lezzetleri benziyordu. Çok özlemiştim. Onun bıraktığı tabağa dokunmadım. Dolaptan sessizce yeni bir tabak çıkardım ve ikisinden de azar azar koydum. Evin onun odasından en uzak, en ters yerdeki odama yöneldim. Evde çıt çıkmıyordu çünkü yemek yediğimden emin olmak istiyordu. İstediğini vermeyecektim. Bu sefer değildi.

Odama girip ayağımla kapıyı arkamdan kapattım. Elimdeki tabağı masamın üzerine koydum ve kapıyı kilitledim. Hala kolumda asılı olan çantamdan telefonumu çıkardım ve müzik açtım. Kapıya yakın tarafa koydum ve masamdaki tabağa yöneldim. Bir kaşık alıp ağzıma attıktan sonra gelen tanıdık tatla gözlerim kapandı. İkinci bir kaşık almak için gözlerimden düşen yaşlarla çok şaşırmıştım. Sadece bir yemeğin tadını özledim diye ağlamak dünyanın en saçma şeyi gibi gelmişti.

Gözlerimdeki yaşlardan önümdeki tabağı rahatlıkla göremiyordum. Zar zor ikinci kaşığı alıp ağzıma attım ama artık hıçkırıklarımı tutamıyordum. Ağlayarak o çok özlediğim yemeği yedim. O gün asla odamdan çıkmadım. Şirkete de gitmedim. Uzun uzun önümdeki boş tabağı izledim. Bu seferde yemek bitti diye ağladım.


Bitti ama benim duygularda bitti. Nasıldı? 

OY VERMEEYİ UNUTMAYALIM!!!

Yayınlanma tarihi 8.06.2024

İnsta: azyezar

Wattpad: 

Deniz Bende (yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin