9

71 8 7
                                    

     Ertesi gün Zhan hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Yibo da bozuntuya vermedi.

     Zhan üzülmüş olsa da bunu fazla belli etmiyordu. Çünkü inanıyordu Yibo'nun onu seveceğine. Bu boş bir umut değildi. Zhan Yibo'nun gözlerinden anlamıştı. Yibo belki ona aşık değildi ama hoşlanıyordu. Bu yüzden Zhan pes etmeyecekti Yibo'su onu sevene kadar.

     Yibo ise yüzünü ifadesiz tutmaya çalışıyordu. Aklı ve kalbi karmakarışık durumdaydı. Ne hissettiğini ya da ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ama dün gece olanlardan sonra Yibo bir şeyin çok net farkına vardı. Zhan'dan hoşlanıyordu hem de çok. Aşık mıydı? Bundan emin değildi. Lakin hoşlandığından tüm kalbiyle emindi.

     Lina'nın ihanetinden sonra bir daha aşık olmayacağını, kimseyi sevmeyeceğini düşünüyordu. Hatta bunu rahatlıkla söyleyebilirdi. Ama Zhan herkes değildi. O çok farklıydı. Kalbi ve ruhu tertemizdi. Çok güzeldi tıpkı kalbi gibi. Etrafına neşe yayıyordu. Gülüşü güneşin  sıcaklığını taşıyordu. Hele o yıldız gibi parlayan gözleri... İnsan saatlerce izlemek içinde kaybolmak istiyordu.

     Eğer Yibo Zhan'la evlenmemiş ve Lina'nın ihanetini yalnızken öğrenmiş olsaydı hayattan kopabilirdi. Muhtemelen büyük bir depresyona girer, kendini harap ederdi. Lina'ya çok aşık olduğundan değil. Ona kanacak kadar aptal olduğundan. Zira şimdide kendini suçluyordu aptallığı yüzünden. Yine de şunu farketmişti Yibo, Lina'ya düşündüğü kadar aşık değildi belki de hiç aşık olmamıştı. Hoşlantıyı aşkla karıştırmıştı. Çünkü haftalardır aklına bile gelmiyor kalbi acımıyordu. Hatta nefret bile etmiyordu o kadından. Eğer aşık olsaydı sürekli onu düşünürdü değil mi? Kalbi acırdı? Yibo bunların hiçbirini hissetmiyordu.

     Yibo Zhan'a minnettardı. Zhan sayesinde Lina olayını bu kadar çabuk atlatabilmişti. Zhan'ın varlığı bile Yibo'yu mutlu ediyordu.

     "Bo... Yibooo... Sen beni dinliyor musun?"

     "Ne? Ne oldu? " dedi Yibo düşüncelerinden sıyrılarak.

     "Yarım saattir seninle konuşuyorum. Ama sen yine dalıp gitmişsin. Bilerek mi yapıyorsun beni dinlememek için?" dedi somurtarak.

     "Ha.. Hayır hayır Zhan tabiî ki bilerek yapmıyorum. Düşünürken dalmışım. Yemin ederim bilerek değildi. Hem neden bilerek yapayım ki? Seni dinlemek çok hoşuma gidiyor.." Bunları tek nefeste söyleyip bir taraftan da teleşla ellerini hayır anlamında sallayıp duruyordu Yibo.

    "Demek beni dinlemek hoşuna gidiyor?" dedi gülümseyerek.

     Yibo önce şaşırdı. Ne dediğini fark ettiğinde kulakları kıpkırmızı oldu. Zhan onun bu haline daha da sesli gülmeye başladı.

    "Ben şey...şey demeye çalışıyordum. Zhan tamam artık gülme."

    "Tamam, tamam gülmüyorum." dese de aksine hala gülüyordu.

     "Gülme dedim ama. Demek gülmeyi çok seviyorsun? Tamam gül o zaman." diyerek Zhan'ı gıdıklamaya başladı.

     "Yi... Yibo du..dur ya. Yapma dur, tamam özür dilerim." dedi Zhan kahkahalarının arasından.

     İkili farkında olmadan koltuğa doğru ilerliyordu. Zhan birdenbire kendini sırtüstü koltukta buldu. Yibo da Zhan'ın üzerindeydi. Bir süre sessizce bakıştılar. Kaç dakika geçtiğini bilmiyorlardı. Bu sessizliği çalan telefon zili bozdu. Hemen koltuktan kalkıp uzaklaştı.

     Çalan Yibo'un telefonuydu. O telefonuna uzanınca Zhan bu fırsatı kullanıp hemen lavaboya koştu. Cayır cayır yanıyordu. Yüzüne bir kaç avuç soğuk su çarpıp kendine gelmeye çalıştı.

Unexpected Love ♡ YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin