"Uyandın." Gözlerimi açtığımda Mordo mırıldandı. "Nasıl hissediyorsun?"
"Berbat. Ne oldu?" diye sordum, yatakta doğrulurken acıyla irkildim.
"Sakin ol." Hafifçe gülümsedi. "Bayıldın. Strange beyin sarsıntısı olduğunu söyledi. Sonra Kamar-Taj'a geri döndük." Öne doğru uzanıp yüzümdeki saçların bir kısmını çekti.
"Stephen nerede? Onunla konuşmam gerek."
"O... şu anda burada değil. Meşgul." Mordo iç geçirdi ve ben ona şaşkınlıkla baktım. "Sen bilincini kaybettikten hemen sonra Kaecilius geri döndü. Neredeyse kutsal alanı yok ediyordu ama Strange onu durdurdu. Bağnazların ayna boyutunda daha güçlü olacağının farkında değildi ve biz de onlarla birlikte orada sıkışıp kaldık."
"Ne?" diye sordum iri gözlerle.
"Zaten buraya geri dönmüştün. Yükseliş Pelerini seni geri getirdi." diye açıkladı. "Ancient One ayna boyutuna geldi ve bizi kurtardı, ama yaralandı."
"Hayır." Boğazımda bir yumru oluştu. Ona kızgın olabilirdim ama o hâlâ benim annemdi. "Mordo, bana onun iyi olduğunu söyle?"
"Kaecilius onu bıçakladı ve onu bir binanın tepesinden düşüren bir portaldan itti." Gözlerimden yaşlar aktı ve şokla ağzımı kapattım. "Strange hastanede onunla birlikte-"
"Gidip onu görmem lazım." Örtüyü kendimden uzaklaştırdım ama Mordo beni durdurmaya çalıştı.
"Lenora, gidemezsin. Yaralısın." Elimi tutarak itiraz etti.
"Ben iyiyim." Elimi elinden çekip odadan dışarı çıktım. Fiziksel acı, Ancient One'ın ölme düşüncesiyle kıyaslandığında hiçbir şeydi. Temiz elbiselere bürünmek için bir büyü kullanırken pelerinim beni buldu ve omuzlarıma kondu. Bir portal açıldığında kutsal mekanlara giden kapılara ulaştım ve Stephen yenilmiş bir ifadeyle içeri girdi.
"O öldü." Sözler zihnimde yankılandı ve başımı salladım.
"Hayır. O, olamaz." Reddettim ve hiçbir uyarıda bulunmadan Stephen'ın kolları bana dolandı. Çığlık atıp onu itmek istedim ama kendimi çok zayıf ve çaresiz hissettim. "Orada olmalıydım. O zaman belki..."
"Bunu kendine yapma." diye mırıldandı Stephen. "Orada olsaydın onun yerine ölebilirdin."
"İşte bu yüzden orada olmalıydım. Ölen ben olmalıydım-"
"Hayır." Stephen sözümü kesti. "Hayır. Zamanı gelmişti ve o da bunu anladı. Eğer ölmüş olsaydın yalnız başıma ne yapacağımı bilemezdim. Sana ihtiyacım var Lenora. Eğer Kaecilius'u durduracaksak sana ihtiyacım var." Yavaşça konuştu ve ayak sesleri yaklaştı.
"Lenora, Strange." Mordo içeri girerken konuştu. Gözlerimden akan yaşları silip Stephen'ı bıraktım. "O...?"
"O gitti." Stephen eli benimkiyle birleşmeden sadece bir saniye önce mırıldandı.
Gelen Mordo'ydu. "Haklıydın. Düşündüğüm kişi değildi."
"Karmaşık biriydi." diye mırıldandı Stephen. 
"Karmaşık?" diye alay etti Mordo.
"Karanlık boyut değişken ve tehlikelidir. Ya onu ele geçirirse? Yüzyılların yaşamını çalma gücünden beslenirken bize bunun yasak olduğunu öğretti."
Stephen, "Doğru olduğunu düşündüğü şeyi yaptı." diye savundu Ancient One'ı.
"Faturanın vadesi geldi." Mordo içini çekti. "Görmüyor musun? Onun günahları bağnazları Dormmamu'ya götürdü. Kaecilius onun hatasıydı ve onun aldatmacasının sonucu olarak işte buradayız. Dünya ateşler altında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dr. Strange - Daughter of the Arts - ÇEVİRİ [TAMAMLANDI]
FanficDr. Strange / Daughter of the Arts (Sanatın Kızı) - Türkçe Çeviri [TAMAMLANDI] Bu kitap fan-of-the-fandoms tarafından yazılmıştır ve tüm haklarına sahiptir. (This book was written by fan-of-the-fandoms and has all rights.)