"Cidden mi? Hiç paran yok mu?" Kutsal alanın ön kapısına doğru yürürken Stephen, Wong'a sordu.
"Maddiyata bağlanmak maneviyattan koparır." Wong akıllıca konuşarak gülmeme ve ona başımı sallamama neden oldu.
"Şarküterideki adamlara söylerim. Belki sana metafiziksel bir jambon ve çavdar yaparlar." Arkadaşımızın nefesi kesilirken Stephen alaycı bir şekilde mırıldandı.
"Bekle! Bekle bekle bekle. Sanırım 200 kağıdım var." diye heyecanla konuştu Wong.
"Dolar mı?" diye sordum emin olamayarak.
"Rupi." diye utangaç bir şekilde gülümsedi ve Stephen alay etti.
"Ne kadar eder?"
"Yaklaşık bir buçuk dolar mı?" Wong bana baktı, ben de omuz silktim.
"Tamam, ben hallederim. Ne istiyorsunuz?" diye sorduğumda ellerini ovuşturdu.
"Erimiş ton balığına 'hayır' diyemem." Bir şeyin çatıya çarpıp merdivenleri yok etmesiyle hepimiz öne doğru savrulduk. Hepimiz hızla ayağa kalktık ve ne olduğunu görmek için koştuk, Havaya Yükselme ve Yükselme pelerinleri Stephen ve bana doğru koşuyordu. Hiç düşünmeden, kutsal alanı her ne ise ona karşı korumaya hazır olarak cübbelerimizi giydik.
"Thanos geliyor." Cildinin yeşil bir tonu varmış gibi görünen adam titrek nefeslerle, başını kaldırıp bize bakarak konuşuyordu. "O geliyor."
"Kim?" diye sordu Stephen bana bakarak.
"Sen Bruce Banner'sın." Birkaç dakika sonra mırıldandım. "Wong, ona birkaç kıyafet getirebilir misin?" diye sorduğumda başını salladı.
"Hulk'u mu?" Stephen sordu ve ben de iç çektim. Üstünü değiştirmesi için ona biraz mahremiyet vermeden önce, merdivendeki delikten çıkmasına yardım ettik.
Daha sonra her şeyi açıkladı. Thor, Loki, Ragnorok, Thanos. "Thanos. Bu ismi hiç duydun mu? Annen hiç..."
"Hayır." Başımı salladım. "Bahsetmedi."
"Tony Stark. Tony'ye ihtiyacımız var." Banner umutla bize baktı. "Onu bulabilir misin?" diye sordu ve ben de iç çektim. Stephen başını salladı.
"Sen Stark'ı bul ve onu buraya getir. Ben bir şeyler arayacağım, bize Thanos hakkında bilgi verebilecek herhangi bir şey." diye mırıldandım.
"New York'ta kal. Sana ihtiyacımız olabilir." Stephen bana baktı ve başımı salladım. İkimiz de ayrı kapılar açmadan önce eğildi ve bana kısa bir öpücük verdi. Sonra onunki Tony Stark'a, benimki ise kütüphaneye açılan geçitlerimizden geçtik.
En yakın masaya oturup her sayfayı bir 'Thanos' için taramadan önce, diğer dünyevi tehditlerle ilgili bulabildiğim her kitabı aldım ki bu aslında çok da fazla değildi. Bana saatler gibi gelen ama muhtemelen sadece birkaç dakika süren bir sürenin ardından son kitabı hüsran dolu bir iç çekişle kapattım. Merdivenlere giden bir portal oluşturmadan önce ayağa kalktım ve kitapları bir kenara koydum.
"-buradaki hayatı hayal edilemeyecek kadar mahvedebilir." Stephen, tek Tony Stark en yakınındaki kutsal emanete yaslanırken sözlerini bitirdi.
"Gerçekten az önce 'hayal bile edilemeyecek kadar' mı dedin?" diye sordu Stark.
"Sende gerçekten Kozmos Kazanı'na mı yaslanıyorsun?" diye cevap verdim ve bakışların bana dönmesine neden oldum.
"Bir şey var mı?" diye sordu Stephen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dr. Strange - Daughter of the Arts - ÇEVİRİ [TAMAMLANDI]
FanficDr. Strange / Daughter of the Arts (Sanatın Kızı) - Türkçe Çeviri [TAMAMLANDI] Bu kitap fan-of-the-fandoms tarafından yazılmıştır ve tüm haklarına sahiptir. (This book was written by fan-of-the-fandoms and has all rights.)