0.9

35 6 0
                                    


***

Nefesi her defasında Kamer'in dudaklarına çarptıkça bedeni kasılıyor ne yapacağını bilmiyordu. Geri çekilmek istiyor lakin ensesinden kavrayan eller ona engel oluyordu.

"Yapma." tek diyebildiği buydu işte. Sesinin tonunu bulunduğu duruma göre iyi ayarlayabildiğinden kendine teşekkür etti. Tansu'dan bir hareket beklese bile ne geri çekiliyor ne de öpmek için bir hamlede bulunuyordu.

"Dayanamıyorum artık." kendinden geçmiş gibiydi. Sadece bir hareket, dönmüş mavi gözlerini o bir hareketi sayesinde amacına ulaşmış olacaktı Tansu'nun.

"İğrenirsem, sevmezsem o zaman yok edeceksin bütün şansını." Kamer, mavi gözlü çocuğa şans mı yaratmaya çalışıyordu? Ona gerçekten bu fırsatı verecek miydi? Hatırlamak için çaba gösterecek ve onu sevmek için uğraşacak mıydı?

İkna olmuştu, sadece geri çekilmek istemediğinden kıpırdamıyordu; gözlerini kapatarak alnını alnına yasladı.
Deminden beri sevdiği çocuğun kasılmış bedenini, nefes alışından anlamıştı bile.

Gözlerini kapatmış Kamer'den gelecek olan o sert tepkiyi bekliyordu lakin hissettiği tek şey öpmek istediği dudakların arasından çıkıp tenini sıyırarak geçen derin aynı zamanda rahatlamış bir nefesten ibaretti.

Şimdi ise göğsünde hissettiği elin sıcaklığı onu tüm gücüyle ittirerek kendinden ayırdı.

"Geri bas!"

Alıştığı nutukları duyacaktı tek tek. Sıkılmışlıkla ellerini göğsüne bağlayıp yorgunluktan morarmış göz altlarıyla Kamer'e baktı.

"Seni seviyorum. Söyleyeceğin şeyleride dinlemeyeceğim boş konuşuyorsun." kumral çocuk Tansu'nun dedikleri karşısında kaşlarını havaya kaldırınca sol kaşının üzerindeki yara izi belirginleşti.

Tek kelime etme zahmetine girmeden bulundukları salonu terk edip odasına girerek kapıyı kilitledi.

"Anca kaç zaten. Korkak herif, geçmişinden kaçarak mı hatırlayacaksın her şeyi?" salondan bağıran Tansu'ya kulak asmadı.

Yeşilleri odada geziniyor kendini oyalayacak şeyler arıyordu. Adım atarak dolabının yanına ilerledi, yürürken adımlarının sertliğinden bi' haberdi.

Odanın her köşesine öylesine ayrıntılı bakıyordu ki kafasının dağılmasına ramak kalmıştı. Karşısındaki açık pencereden esen rüzgar perdeyi uçuruyor dikkati her defasında oraya kayıyordu.

Terleyen avuç içlerini altındaki eşofmana sürterek sildi. Öfke kontrolü sağlayamaması onun suçu değildi. Basit bir çocukluk geçirmemiş bunun sonucu olarakta kendisinde kalan bir kaç sorundan biride bu olmuştu.

Dolabının kapağını açarak dizleri üzerine eğildi. Orada sakladığı ve kimseye göstermediği bir kutu vardı. Onu tanıyan herhangi biri bu kutuyu görerek aslında Kamer'in ne yaşadığını rahatlıkla anlar üstüne birde acırlardı sanırım.

Elini kutuya atıp onu alacağı sırada dolabın arkasında duran beyaz çarşafla gizlenmiş büyük bir şey gördü. Ne olduğunu hatırlayamıyordu. Neden koyduğu, ne zaman koyduğunu hatta neden bu kadar büyük olduğunu hatırlayamıyordu.

Kutuyu almaktan vaz geçmiş doğrularak askılıktaki kıyafetleri iki yana açmıştı. Her neyse büyüklüğü daha da ortaya çıkmıştı şimdi, beyaz çarşafla beraber sıkıca tutarak dolabın içinden çıkartıp çalışma masasına yasladı.

Uzun olan boyu karşısında bu önündeki nesnenin boyu göğsüne geliyordu. Eline aldığında tuvâl olduğunu anlamıştı fakat neden bu kadar büyük bir tuvâl vardı dolabında?

Çemberdeki Duman (B×B) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin