2.2

14 3 0
                                    


***

Tansu daire kapısının önünde şaşkınlıkla dururken kapının açılmayacağına emin olduğundan arkasındaki Kamer'e döndü "Bok vardı da geldin!" diye tısladığında kumralın daire kapsına ilerleyerek anahtarı üzerinde olan kapıyı açarak içeri girdi.

"Ben ne yaptım sen gel oyna dedin, geldim." kendini savunması üzerine esmer yürürken bir anda durarak arkasını döndüğünde şiddetle yükseldi "Sana gel oyna dedim dimi? Gel ortalığın amına koy değil!"

"Ne yaptım ki? Allah Allah!" dedi, rahatça "Ne mi yaptın? Kapıyı açar açmaz ıslık çalarak içeri girdin annemle dans ederken kadının fıtığını attırdın!" derin bir nefes alarak devam edecekti ki kumral daha fazla dayanamayarak elini havaya kaldırdı "Dur! Daha devam etme bünyem kaldırmayacak."

Yapmacık bir gülümsemeye büründü esmerin yüzü. Çizik olan kaşları ona sert bir ifade katarken sinirlendiğinde oldukça korkunç görünüyordu zaten hepsinden önce asabi bir kişiliği olması yetiyordu.

"Senin yüzünden beni de kapıya attı kadın. Şaka gibisiniz yemin ediyorum!" kollarını sitemle iki yana açarak kafasını geri atıp tavana baktı. Çok geçmeden burnuna gelen ağır dumanlı koku sebebiyle Kamer'e bakarken bir kaç saniye öylece kalmışlardı.

"Yanık kokusu mu geliyor?" kumralın kaşları korkuyla havalanırken kocaman gözlerle Tan'ın arkasında kalan mutfaktan gelen dumanlara bakakalmıştı.

"Gelmesi normal." dedi gerginliğin karıştığı güler tonda ki sesi. Mavi gözler ona delirmiş gibi bakarken arkasını dönmeyi akıl etmiş dumanları gördüğünde dudakları aralanmıştı "Yine yemeği unuttun dimi?"

Usul usul kafasını salladı Kamer, bir anda aklından çıkıvermişti yemeğin piştiği. Tansu mutfağa koşarken arkasından baktı bir süre yanına gitmek yerine salonda dikilmeyi tercih etmişti.

Mutfaktaki duman dağılırken içeriden gelen su sesiyle birlikte kıpırdayarak kapının pervazına kadar ilerledi "Sen pilav sevmezsin neden pilav yapıyordun?"

Cevap verecek uzun kelimeler gelmiyordu aklına omuzlarını yukarı kaldırıp indirdi "Öyle esti bir yerden." tezgâhın başında tencereyle uğraşan esmeri izleyerek mutfağa ilk adımını atmış hemen ilerideki masanın sandalyesine yerleşmişti.

"Sen hâlâ aklın beş karış hava da mı geziyorsun? Hadi önceden unutuyordun anlıyorum-" net bir şekilde yarıda kesti Tan'ı "O zamanda anlamıyordun."

"Anlıyordum konduramıyordum." sesindeki ton itiraz edilemeyecek kadar ısrarcıydı "Kızıyordun."

"Neden kızıyordum acaba?" muzip ifadesi ile omuzunun üzerinden sandalyede oturan gence bakması ifadesine şefkat katmıştı "Evi yakıp ölmeyeyim diye."

Islak ellerini kurulayarak arkasına döndüğünde ona yaklaşarak eğdiği kafasını kaldırdı "Kendine zarar verip beni sensiz bırakma diye." karşısında büyük br samimiyetle söylediği cümle üzerine ağır ağır dudağı kıvrıldı. Belki küçüktü fakat bazıları için büyük sayılabilecek bir tebessümdü.

"Bir dakika! Hatırlıyor musun? O zamanları..." aklına yeni geldiğinden heyecanla sormuştu "Hatırlamıyorum." bunu söylerken Kamer'in bile canı yanıyordu artık "Mesajlardan mı?" cevabını bildiği halde sormuş karşılık olarak onay almıştı.

"Siktir et. Dolapta tavuk var mı?" kumral elini dolaba doğru uzattı "Baksana oğlum bana ne soruyorsun?" dolabın kapağını açtığında göz gezdirmeye başladı "Sen ev sahibisin falan ya bilirsin diye sordum... Hata etmişim."

"Lafını da sokarmış esirgemeden." esmerin burnundan güldüğünü işitti "Boş konuşma da gel sebzeleri doğra." dolapta bulduğu tavuğu paketinden çıkartarak doğrarken kumralın yaptığı tek şey onu izlemekti.

Çemberdeki Duman (B×B) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin