***
Yerdeki çantayı sırtına alırken içeride olduğunu bildiği annesine seslendi "Çıktım ben." kapıyı açtığında ise karşı dairenin kapısını açık önünde ise kendisine gülümseyerek bakan genci görmüştü."Kamer?" sabahın erken vaktinde kalkmayı sevmezdi kumral çocuk, ayakta olmasına anlam verememişti.
"Neden zombi görmüş gibi bakıyorsun? Seni karşılamak için erken kalktım karşılığı bu mu?" donakalmışlığı bırakarak kapının kulpundan tutarak kapıyı kapattı.
"Beni neden karşılıyorsun? Onu çözemedim." derken kumralın sabır çektiğini görebiliyordu. Neyse ki bu durumdan onları üst katın merdivenlerinden inen Aylin kurtarmıştı.
"Günaydın arkadaşlar. Samet malı aşağıda bekliyormuş." aynı hızda aşağı doğru inerken iki çift göz arkasından bakakalmıştı.
Tansu'da beklemeden merdivenlerden inerken hemen yanındaki bedenin varlığından rahatsızlık duyuyordu.
"Tansu okuldan sonra bir yere uğrama direkt eve gel." ona dönmeden konuştu "Eve geleceğim zaten."
"Oyalanmadan üstünü giyin saat altıya kadar vaktin var." demir kapıya ulaşmış açıp çıkmak yerine bir anda durmuştu esmer. Kendisine çarpan bedene döndüğünde yeşillerin anlamayan bakışlarına mağruz kalmıştı "Yemeğe gelmeyeceğim. Uzatıp benim sinirimi bozma senin ayarsızlıklarınla uğraşamıyorum."
Kapıyı aralayarak çıkacakken Kamer elini kapıya sertçe bastırdığından açamamış arkasını döndüğünde dibindeki bedene kayıtsız kalması oldukça zor olmuştu.
"Sana seçme şansı sunmuyorum Tansu." sinirlendiğinde yaptığı gibi dişlerini birbirine bastırarak konuştu. Her bir kelimesinde kendisine daha fazla yaklaşıyor yeşil harelere odaklanmış dikkati dağılıyor, konuşurken kıpırdayan dudaklarına ilişiyordu gözleri.
"Gözlerime bak! Dudaklarıma değil." kumralın söylediklerini duyuyor ama bir türlü idrak edemiyordu. Gözleri koyu renkli dudaklardan bir türlü uzaklaşamıyordu.
"Gözlerindeki nefreti her gün görüyorum bırakta biraz dudaklarında oyalanayım." kumralın duyduğu cümle gözlerindeki bakışı anbean değiştirirken artık ona her an kırılabilecek bir eşya kadar dikkatli davranması gerektiğini biliyordu.
Yeşil hareleri tıpkı bir ormanı anımsatırken o ormanda bulunmayı hep istiyordu Tansu. Dinlenip nefes almak tek amacıyken aylardır amacına ulaşamamanın yorgunluğu kaplamıştı tüm hayatını.
Şimdi ise yeşilleri görmediği halde kendisine şevkatle baktığına adı kadar emindi. Kamer ona bu zamana dek bakmadığı gibi... Derin aynı zamanda şevkatle bakıyordu.
Kumral işaret parmağını hafifçe kırarak dudaklarına sabitlenmiş mavilerin sahibinin çenesine dokundurarak kafasını yavaşça kaldırıp gözlerini birleştirdi;
"Sana nefretle bakmayacak kadar akıllandım. Çok suistimâl ettim biliyorum ama sadece benimle yemeğe gel bu şansı ver bana."Kararsızlığı sevmezdi Tansu, onun hep bir planı vardı hayata karşı. Ne yapacağını bilir ona göre haraket ederdi lakin Kamer'in başına gelenlerden sonra her gün o kadar spontane gelişiyordu ki yetişemiyordu hızına.
Bu şekilde ilerleyemeyeceklerinin farkındalığı vardı üzerinde. Sevdiği adama şans vermek istiyordu ama verilen şanslarla süreklilik gelmeyecekti belki de.
Hayal kırıklığı yaşamaktansa ölmeyi tercih edebilirdi. Artık kırılacak bir kalbi bile kalmamıştı. Aldığı nefes ciğerlerine zor yeterken sanki büyük bir acı bırakıyormuş gibi yüzü ekşidi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çemberdeki Duman (B×B)
Novela Juvenil•Yarı texting (Gay) +18 Beynindeki kist sebebiyle ameliyat olan Kamer'in son bir yılını ve sevdiği adamı unutmasıyla başlayan, geçmişini hatırladıkça gerçeklerin açığa çıkmasıyla aslında kim olduğunun farkına varır.