Poker

1K 60 17
                                    

Üçüncü bölüm..
İyi okumlar :')

-------------------------------------------------------------

Steve'le konuşalı sanırım bir saate yakın oldu. Ona neden burada olduğumu söylemek istememiştim ve büyük bir anlayışla karşılamıştı. Geçen sene televizyona çıkan o 'buzdan' adam yoktu, yumuşamış hatta duygusallaşmıştı ve artık Peggy'i atlatmış görünyordu. Konuşmamızın yarısı boyunca onu özlediğini tekrarlayıp durdu. Sanki beni değil de kendini inandırmaya çalışıyor gibiydi. Şu an hayatında biri olup olmadığını sorduğumda ağzında bi şeyler gevelemişti. Ama 'Bilmiyorum.. Sharon benim için biraz karışık' dediğini anlamıştım. Sharon kim diye sorduğumda bi ajan diyip geçiştirmişti.

Onu etkilemeye ya da hayatına girmeye falan çalıştığım yoktu. İlk o soruları sormaya başlamıştı. Neden buraya geldiğimi söylemedim ama sorduğu zaman ona Jared'dan bahsetmiştim. Avukat olduğunu duyduğunda saygısını belirtircesine kaşlarını çattı ve dudağını düzleştirip bir mırıltı çıkardı çünkü adalet onun için oldukça önemliydi. Ama bana bakınca üzülmüş değil de hayal kırıklığına uğramış gibi duruyordu. Sanki benden başa bir şey bekliyormuş gibiydi. Bu yüzden Jared konusunu oldukça yüzeysel tuttum, ne yazık ki zaten öyleydi.

Özel hayat konuları bittiğinde şu 'gizemli güç'den konuşmaya başladık daha bir ad verilmemişti ama yakında ona da bi lakap takılacağından emindim.

Steve onun ne olduğunu bilmediklerini ama garip bir şekilde insan vücudunda dolaşabildiğini söylemişti. Sanırım bu gizemli güç yıllar önce kendini bir santralde belli etmiş ama oradaki halk korkarak elektrik hatlarını kesip oradan uzaklaşmışlardı. O bölge yasaklı bölge ilan edilmişti fakat enerjisini elektrikten sağladığı için güçlenip seyahet etmesi çok da zor gözükmüyordu. Bu rivayetin doğru olduğu kabul edilirse belki de bu gizemli güç yıllar içinde daha da güçlenip şimdi saldırıya geçmişti.

Derin konuşmamızı içeriye giren hemşire bölmüştü. Kaptana flörtöz bakışlar atarak 'bize' akşam yemeği getirdiğini söylediğinde bir saatten fazla süredir konuştuğumuzu fark ettik. Hava kararmak üzereydi ve muhtemelen bu geceyi burada geçirecektik.. Evet Kaptan Amerika'yla aynı odada bir gece geçirme düşüncesi içinizdeki kelebekleri havalandırıyor olabilir ama yarın ne olacağını o gece görecekseniz kelebekten çok bıçaklar havada uçuşuyor gibi hissediyorsunuz. Sevgilim olduğunu Kaptan Amerika'nın yanındayken göz ardı edebileceğimi zaten hepimiz biliyoruz..

Yemeklerimizi yedikten sonra benim yiyemediğim köfteleri de Steve yemişti. Şaşırmamıştım, böyle bir vücut için tonlarca yemek yiyor olması gerekirdi. Onun iştahla yemek yemesi gülümsememi sağlamıştı. Sanki günlerdir aç kalmış gibiydi.

Hava iyice kararmaya başladığında üniformasına ulaşıp cebinden bir şey çıkardı. Daha farklı bir şey bekliyorken Kaptan Amerika'nın gizli cebinden iskambil kağıtları çıktı.. Evet bildiğimiz iskambil kağıdı. Harry Potter'daki gibi hareket eden resimlerden kartlar olduğunu falan düşünmüştüm ama gayet sıradan hatta biraz eski iskambil kağıtlarını, yemek masasını iki yatağın arasına yerleştiredikten sonra üstüne dizdi.

-Oynamayı biliyorsun umarım?

Cidden Kaptan Amerika'yla gece yarısı iskambil oynadığıma inanamıyordum.

-B-biliyorum..

Steve bana bakıp sırıttı. Bu yenilmeye hazır ol bakışıydı. Kağıtları dağıttıktan sonra bana bakıp şaşkınlığımı görmüş olacak ki sessiz bir kahkaha attı.

-Niye bu kadar şaşırdığını sorabilir miyim? Yüz yıl önce nasıl eğleniyorduk sanıyorsun.

Bunun mantıklı olduğuna karar verdikten sonra kartlarımı elime aldım. Poker oynayacaktık, sanırım.

the Last Avenger: DayDream [ASKIDA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin