Bölüm şarkısı Iggy Pop- the Passenger
İyi okumlar :)
------------------------------------------------Antonio'nun emriyle yola koyulduğum merdivenleri inerken ne kadar sert görünüyor olabileceğimi düşünüyordum. Muhtemelen beni gören bir çok erkek şu an dayak yemekten korkardı. Her zaman feminist bir duruşum olmasını sevmişimdir ama bu görünüş bana ait değildi. Beni yaptıkları bu katı şey, ben değildim. Sürekli böyle kalacak olma ihtimali da gözümü korkutuyordu. Hiç eski kimliğine kavuşamayacak olmanın nasıl bir şey olduğunu yeni hissetmeye başlıyordum.
Aşağı indiğimde bodrumun tam ortasında sandalyeye bağlanmış ağzı bantlanmış takım elbiseli bir adamla göz göze geldim. Orta yaşlı olan adam bir turp gibi kızarmıştı. Saçları dökülmeye başlamış adamın tepesinde yanan sarı lamba kafasındaki ter damlalarını görmemi sağlıyordu ve kırmızı deri üzerindeki ter damlaları onun endişesini gözler önüne seriyordu. Acaba ne kadar süredir buradaydı? Asıl soru neden buradaydı?
-Bu da kim?
Gözlerim bana sırtını dönmüş önündeki masada bir şeyler yapan Antonio'nun geniş omuzlarını buldu. Bana dönmeden ve işlerine devam ederek yanıtladı
-Bir kötü adam.
Bana daha uzun bir cevap vermeyeceğini anladığımda kafamı geri düşmanıma çevirdim. Masum bir adam gibi gözükmüyordu ama SHIELD'in uğraşacağı bir adam da değildi. Muhtemelen para açıklarını cebe indiren bir tipti ama bizim bundan daha fazlasıyla ilgili olmamız gerekmez miydi?
-Onu niçin burada tutuyorsun?
Kafamı yine Antonio'nun olduğu tarafa çevirdim. Ama o bu sefer bana doğru dönmüş ve ellerini arkasındaki masaya yaslayarak beni izliyordu. Yüzündeki ifadesizlik ve mavi gözlerinin yaydığı donukluk her zaman biraz korkunçtu. Ama bu loş ışıklı ortamda gerçekten ürkütücü olmuştu.
-Bu adamın Electric'i yardımcısı olduğunu düşünüyoruz.
Electric.. Dış dünya ile bağım kopalı bir aya yakın olmuştu ve ben Electric'i çoktan unutmuştum. Ama bu adam, hiç de bir kötü adama yardım edecek zekada bir tipe benzemiyordu.
Adam Antonio'nun iddiasıyla birlikte kafasını hayır anlamında sağa sola sallamaya, sandalyesinin üzerinde kıpırdanmaya ve hayır tonunda homurtularını çıkarmaya başladı. İtiraz ettiği oldukça açıktı. Kaşlarımı çatıp daha dikkatli bakarak yalan söylüyor mu anlamaya çalıştım. Yüzündeki ter oranı sadece çok hareket ettiğinden artmıştı, yalan söyleseydi şu an yüzü damla damla olmuş olurdu. Göz bebekleri oldukça büyümüştü ve sürekli göz kırpıyordu ki bu da oldukça korkmuş olduğunun bir göstergesiydi, yalan söyleseydi göz bebeklerinin küçülmesi gerekirdi. Yani yalan söylediğine dair bir işaret yoktu, aksine kendini tehlikede hissediyordu, haklıydı da.
-Emin misiniz? Bana öyle gelmedi.
Yeniden Antonio'ya döndüğümde elinde bir bıçak tutuyordu. Loş odada bile oldukça parlak duran bir bıçak. Sanırım ben de korkmaya başlamıştım. İlk getirdiği insanı öldürmemi mi isteyecekti?
-Emin değiliz. Ama ne kaybedebiliriz ki?
Antonio dayandığı masadan doğruldu ve ayakkabısıyla tok sesler çıkararak yanıma geldi. Gerçekten soğuk bir korkunçluğu vardı.
-Adı Daniel Torrance. Karısı Maria Torrance, iki sene önce evinde ölü bulunmuş. Komşudan aldığı fare zehriyle intihar ettiği söyleniyor, ama tesadüfe bakın ki ertesi gün kimin çalışma odasının çöpünden fare zehri kabı yırtıkları bulundu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the Last Avenger: DayDream [ASKIDA]
FantasyBen New York'da kendi halinde yaşayan üniversiteyi bitirmiş sıradan bir kızdım. Sıklıkla değişkenlik gösteren ruh halim ve 'üstün' kabul edilen zekamın dışında. Ne kadar garip bir tip olsam da her gece yarın olacakları görene kadar gayet iyi idare e...