O evden çıktığımız gibi sadece sokak ışıklarının aydınlattığı yolda beraber yürüyorduk. Onu tanımıyordum ancak diğer bir yanım onu tanıdığımı söylüyor gibiydi. Ona pek güvenmiyordum, aslında kimseye güvenmiyordum ancak bu halde yapabileceğim en iyi şey benim gibi vampir olan onunla beraber gitmekti. Aramızdaki sessizliği farketmiş ve bundan iyicene sıkılmaya başlamıştım.
Bu yüzden adımlarımı durdurmuştum. Oda durduğun da bana bakmıştı. "Meslektaş olduğumuzu söyledin. Nereden meslektaş oluyoruz?" diye sormuştum. Bir iki adım bana yaklaşmış, aramızda ki mesafeyi kapatmıştı. "Seni uzun zamandan beri tanıyorum" diye cevap vermişti. Pek iç açıcı bir cevap değildi açıkçası.
O beni tanıdığını söylüyordu, ancak ben onu hiç görmediğime adımın jimin olduğu kadar emindim. Ancak dediğim gibi ondan başka pek güvendiğim kimse olmadığı için şimdilik ona katlanmak zorundaydım. Ancak şimdilik. Başımı olumlu anlamda sallamış "Şimdi nereye gidiyoruz?" diye sormuştum.
Elini omuzuma koymuş "ait olduğun yere, ancak bazı tembihlerim olacak" diye cevap vermişti. Omuzumun üstünde duran eline bakmış "elini çek" demiştim. Elini yavaşça aşağı indirmiş, "nasıl istersen" demişti sırıtarak. Göz devirmemek için kendimi zor tutmuştum o sırıttığın da, ancak pek oralı da olmamıştım.
Elimden tutarak beni kendisine çektiğin de bir an afallamıştım. Aniden yaptığı için ellerimin her ikisini omuzlarına sarmıştım. Yukardan bana baktığın da sıcak nefesini hissetmiştim. "N-ne yapıyorsun?" diye sormuştum kekelememi engellemeyerek. Oysa kıkırdamış, "buradan gitmemiz gerekiyor" demişti. Kendimi ondan uzaklaştırma fırsatı bile bulmadan, gözlerimin tam içine bakarak sihir yaptığın da kendimi bir ormanlık alanda bulmuştum.
Ondan bir iki adım uzaklaşmış "bunu normal şekilde de yapa bilirdin" demiştim. Omuz silkip "böyle yapmak istedim" dediğin de ise hiç bir şey demeden ormana bir göz gezdirmiştim. "Bu taraftan" sesi kulaklarımı doldurduğun da aval aval bakmak yerine onu takip etmiştim.
-
(Not: bu kısmı jungkookun ağzından yazacağım⭐:))
Devamkeee
Jimin gittiğinden beri hepimiz hala olayın etkisinden çıkamamıştık. Jimin delirmiş gibiydi. Hatta az daha bizi... Neyse. Başımı taehyungun dizilerinden kaldırmış ve en az benim kadar şaşkın olan hoseokla taehyung'a bakmıştım. "Ne yapacağız? Jimin delirmiş gibiydi" diye fısıltı ile dediğim de, taehyung saçlarımı karıştırmış, "bilmiyorum jimine ne olduğunu ne yapacağımızı artık hiç bir şey bilmiyorum" diye cevap vermişti.
Hoseok diğer ayağınıda kendine çekip oturduğun da, odak noktam o, olmuştu. "Umudumuzu kaybetmeyelim, ancak bunu söylemeliyim ki, vampir yoongi gelmeden biz jimini ve jeongsung denen o canavarı zor buluruz" demişti. Derin bir nefes vermiş, "sanırım hepsi bizim yüzümüzden oldu arkadaşlar,...eğer kitapı bulmak amaçlı o saçma şeyi yapmasaydık belki de jimine hiç bir şey olmazdı değil mi?" demiştim dolu gözlerimle.
Taehyung göz yaşlarımı silmiş, "bilemezdik böyle olacağını bebeğim" demişti.Hepimiz sustuğumuz da, birden salonun tam ortasında büyük bor ışık parladı. Hepimizin gözleri kamaştığın da, o ışık yavaş yavaş yok olmuştu. Ve gördüğümüz şey ise vampir yoongi ve diğerleriydi. "Vampir yoongi iyiki geldiniz" diye hoseok ayağa fırladığında bizde ayağa kalkmıştık. "Bilge jiminin iyi olmadığını söyledi, nerede o?" vampir yoongi sorduğun da, bakışlarımızı yere indirdik. Ne diyecektik 'kendimizce büyü yapmaya çalıştık ancak jimin de ters etki yaptı mı?' tanrım..
"Jimin nerede?" diye sorusunu tekrar ettiğin de, taehyung bir adım öne çıkmış, "jeongsung buradaydı" demişti. Kaşları çatılan vampir yoongi, "ne demek jeongsung buradaydı?" diye tekrar ettiğin de, "size her şeyi başından anlatalım" diye ortaya bir fikir atmıştım. Herkesten onay çıktığın da ise koltukta oturmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dangerous Vampire
VampireHer şey o kitapı açtıktan sonra başladı... Mini fic! Semeyoon Ukejim