"Çünkü senin arkanda olduğu gibi onun da arkasında biri vardı."
Keyifli okumlar...
Bir gece yarısı, ranzamda yatıyordum ama uyumuyordum. Dayanamadım, içimde bir kıpırtı vardı yavaşça kalktım. Beyza'nın uykusu her zamanki gibi ağır olduğundan ses çıkarmam problem olmamıştı. Eniştemle teyzem uyuyordu, abim ben uyurken daha eve gelmemişti. Aslında uyuyamamamın nedeni Ufuk abimdi, burada olduğu sürece beni sanki görmemek için eve gelebildiği kadar geç geliyordu. 16 yaşındaydım artık bir şeyleri ayırt edebiliyordum. Teyzemi çaldığım yoktu, böyle düşünmesi tamamen saçmalıktı. Çocuk gibi davranıyordu ve buna kimse anlam veremiyordu. Salona girdim, önde cama en yakın olan koltuğa oturdum. Abimin arabası daha ortada yoktu, askeri okulu kazandıktan sonra aramız daha da kopmuştu. Durgunlaşmış, sanki duygularını kaybetmişti. Eskisi gibi bağırmıyor, beni suçlamıyordu aslında eskisi gibi gülmüyordu bile. Ufuk abim eskisi gibi değil evet ama eskisinden daha kötüydü. Hep bir abi istemiştim annem ölmeden önce, babam beni terk etmeden önce hep bir abi istemiştim. Benden önce doğmadığı için hiçbir zaman abim olmayacağını söylediler haklılarmış. Annemin rahminde benden önce doğan biri olmadığı sürece kimse kolay kolay abim olmuyordu. Ekin abi dışında, o bir istisna mıydı bilemiyordum. O da benim gibiydi kız kardeşi olsun istemiş onun da olmamış ama ondan büyük bir abisi varmış annesi ile babası ayrıldıktan sonra kardeşi olma ihtimali tamamen tükenmiş. Aramızdaki bu bağın sebebi hiç hissedemeyeceğimiz şeye özlem duymamız.
Araba bahçeye girdiğinde kalkmaya yeltendim ama yapamadım. Bir şey beni buraya kenetlemişti. Kıpırdamadım, eve girene kadar onu seyrettim. Kapı açıldığına hafif uzandım ve gözlerimi kapattım. Kapının kapanma sesiyle tamamen uyumuş gibi davranmaya başladım. Montunu çıkartırken çok ses yapıyordu, evdekiler uyandırmaktan hiç çekinmiyordu. Tahminimce askıya montunu astıktan sonra salona ilerleyecekti. Abim ve teyzemlerin odası üst kattaydı. Bizim odamızda oturmayacağına göre buraya geleceğini umuyordum ama öyle olmadı abim bizim odaya girdi. İlk başta şaşkınlıkla kalkacak gibi olmuştum ama daha sonra bana gelmediğini anlamıştım. O Beyza'nın yanına gidiyordu. Girdikten 15-20 saniye sonra odadan hızla çıktı. İlk lavaboya sonra mutfağa en sonunda bahçeye gitti. Merakla ne olduğunu çözmeye çalışırken o am aklıma bir şeytan ilişti ve günahını fısıldadı.
Ufuk abim beni arıyordu. Yokluğumu fark etmiş nerede olduğuma bakıyordu. Dışarıdayken birkaç kez adımı seslenmiş daha sonra telefonuyla birini aramıştı. "Sikeyim Dinçer Asila'yı bulamıyorum." dedi telaşlı bir ses tonuyla, bu gece onda bir tuhaflık vardı. "Ne nasıl bulamıyorum? Basbayağı yok kız. Yatakta yok, lavaboda yok, mutfakta yok nerede bu kız! Yer yarıldı da içine mi girdi." Ufuk abim bahçede bir ileri bir geri yürüyordu. Kalkıp burada olduğumu söylemem gerekiyordu ama içimden bunu yapacak hiçbir kuvvet yoktu.
"Ya sende Ekin gibi başlama nasihate! Tamam hıyarlık yaptım, adam olmadım da evden kaçacağını nereden bilecektim! 16 yaşında kız gecenin bu saatinde nereye gider. Hadi gitti oğlum sen biliyorsun her boktan adam var sokaklarda bir şey yapsalar laf etseler ne yaparım! Düşünmek bile istemiyorum." Bahçedeki çardağa oturmuş bir yandan telefonunu tutarken bir yandan da eliyle yüzünü sıvazlıyordu. "Geldim mi? Tamam gir bahçeye bir şeyler yapalım kafayı yiyeceğim. Eğer bulmazsak Ekini ararız." Telefonu kapattığında daha önce görmediğim biri bahçeye girdi ve hızla abimin yanına ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fecir
Teen Fictionİki dünya bir cihan bir araya gelse düzelmeyecek bir dostluk. Yarım kalmış onlarca kalp. Ben Dinçer Ecevit, Yalan damarda kan olsa ben ölmeyi tercih ederdim. Çünkü babam bana böyle öğretmişti. Eski beni kaybetmiş üzerime mesleğimin ağırlığı çökmüş...