"Her şeyi anlatmamı ister misin?"
Hiç düşünmeden "evet" demek için can atıyordum. Uzun zamandır beklediğim o an Chigiri sayesinde ayaklarıma gelmişti resmen.
"Evet." dedim. "Biriniz anlatsın artık neler olduğunu, lütfen."
Sanki bu cevabı vereceğimi zaten tahmin ediyormuş gibi kafasını aşağı yukarı salladı. Yutkunurken ellerini birbirine kenetledi ve derin bir nefes aldı. Bir şeyler söylemesini beklerken zaman hiç geçmiyormuş gibi geliyordu. En sonunda konuşmaya başladı.
"Sana kendinden ne kadar bahsetti bilmiyorum ama en başından başlayacağım." Yine bir duraksama. "Liseden beri sana aşık ama hep uzaktan seviyordu. Çünkü senin o zamanlar zaten bir sevgilin vardı."
"Sevgilim mi?"
Başını sallamakla yetindi.
Rin, bana lisedeyken aşık olduğunu sadece birkaç dakika önce söylemişti ve ben de bunun karşılıklı olduğunu düşünmüştüm. Başka bir sevgilim olması aklıma bile gelmemişti. Demek ki "Ama sen" diye başlayıp devamını getiremediği cümlede dile getirmek istediği şey buydu.
"Ama sen başka birisine aşıktın."
Bir anlık Rin için üzüldüm.
Sessizce anlatmaya devam etmesini bekledim. Anlaşılan cümleleri hala tam olarak toparlayamamıştı ki bir türlü ağzından bir kelime çıkaramadı. Bu durumunu görünce konuşma sırasını kendime verdim.
"O lise aşkıma n'oldu peki?"
Hala aramızda olduğunu düşünmüyordum, belki ayrılmıştık. Lise de nasıl birisine tutulduğumu merak etmiştim açıkçası. Chigiri'ye nasıl birisiydi diye sormayı aklımdan geçiriyordum ki bir anda dolmuş gözlerini benden kaçırdığını fark etmemle duraksadım.
Neden gözleri doldu ki şimdi bunun?
Hiçbir şey söylemeden birkaç kez nefes alıp verişini izledim. Elini yüzüne götürdü ve kendine kızıyormuş gibi "Hay anasını ya. Bu kadar zor olmamalıydı." diye mırıldandı. Tekrardan bana döndü. "Bak ne diyeceğim, şu an toparlayamadım. Yakın bir zamanda baş başa buluşalım tamam mı?"
"Ne oldu da anlatmakta bu kadar zorlanıyorsunuz?" dedim bıkkınlıkla. "Reo zaten kapalı kutu gibi. Rin anlatacağım deyip yine gidiyor. Sen anlatacağım diyorsun sonra Rin gibi yine erteliyorsun. Sadece söyleyip kurtulmak varken diye kendinizi de beni de zora sokuyorsunuz?"
Yüzüne alaycı bir gülüş yayılırken elinin tersi ile dolan gözlerini ovuşturdu. "Rin'den boşu boşuna bir şey bekleme Isagi. Onun yaşananlar hakkında konuşacağını pek sanmıyorum."
Yine karşı bir cevap vermek için ağzımı açacaktım ki telefonumun çalması her şeyi bozdu. Reo arıyordu, iki dakika dememe rağmen kaç dakikadır buradaydım acaba?
"Efendim Reo?"
"Ders başladı neredesin? Dersleri asmaya mı karar verdin yine?"
Ne bu anne tavırları...
"Geliyorum birazdan." diyerek telefonu kapattım ve Chigiri'ye son bir bakış attım. "Salmayacağım seni, haberin olsun."
Kollarını göğüs hizasında bağladı. "Salma zaten. Anlatalım da kurtulalım, dert oldu başımıza kaç aydır."
___
Rin derslere gelmedi ve ben giderek daha da delirecek gibi hissediyordum. Belki mesaj atsam cevap verirdi ancak mesaj da atmadım. Okul bittiğinde otobüs durağına yine tek başıma gittim. Yine oturacak yer bulamayınca cam kenarında bir köşeye kuruldum ve yukarıdaki halatlardan birini tuttum.
Sıkılmamak adına telefonumu çıkarıp gelen bildirimlere baktım. Şu garip grupta yine bir ton muhabbet dönmüştü. Önemli bir şeyler konuşulmadığından neredeyse emin olduğumdan mesajları okumadan görüldü atıp sohbetten çıktım ve telefonu tekrardan cebime attım.
Varmam gereken durağa geldiğimde araçtan indim ve sessiz adımlarla evimin yolunu tuttum. Havada sıcak bir rüzgar esiyordu, sokaklarda kimsenin olmayışı da esen rüzgarın sesini neredeyse duyulabilecek seviyeye getiriyordu. Garip bir sessizlik hakimdi ve bu garipliğin her zaman olan bir şey mi, yoksa benim şu an ki ruh halimden kaynaklı mı olduğunu sorguladım. Sonrasında paranoyak olmamaya karar verip sadece devam ettim.
Anahtarı çevirip "Ben geldim." diyerek eve adım attığım sırada bir ağlama sesi duydum. Annemin sesi değildi bu, başka bir kadına aitti. Yavaş adımlarla ilerleyip göz ucuyla salona baktığımda annem ile elleri yüzüne kapanmış olan bir kadın gördüm. Annem sessizce kadının sırtını sıvazlarken onları izledim. Birkaç saniye sonra beni fark etti ve "Ah, geldin mi canım? Hoşgeldin." demesi ile yanındaki kadın da kafasını kaldırıp kızarmış gözleri ile bana baktı.
Kadının kahverengi saçları ve sarı gözleri vardı. Bir anlığına bu sarı gözler içimde garip bir his uyandırdı.
Bu sarı gözleri daha önce görmüş müydüm?
Kadın gözlerini kenarlarındaki yaşları silerek yeniden bana baktı ve gülümsemeye çalışarak "Merhaba Yoichi." dedi. "Görmeyeli..." Beni baştan aşağı süzdü. "...değişmişsin."
Birbirimizi nereden tanıyoruz?
Yine garip bir sessizlik oldu. Ardından "Gideyim ben artık." diyerek ayağa kalktı ve masanın üzerinde duran lacivert bir defteri eline aldı. Annem, "Biraz daha kalabilirdin Yuu." dese de kadın başını iki yana sallayıp bu isteği kibarca reddetti.
Demek ki adı Yuu.
Garip bir tanıdıklık hissediyorum ama neyden kaynaklandığını bilmiyorum.
Kadın usulca yanıma vardı ve daha demin masanın üzerinden aldığı lacivert defteri bana uzattı. "Bu defter sana ait Yoichi-kun. Aylar önce Meguru'ya vermiştin ve..." Kendini sakinleştirmek istercesine derin bir nefes aldı. "Bunu geri getirmek için kendimi daha yeni toparlayabildim, özür dilerim."
"Sorun değil." diye mırıldanırken defteri aldım.
Meguru kim?
Aniden vücuduma bir elektriklenme geldi ve kendimde bu isme karşı yakın bir çekim hissettim.
"...senin o zamanlar zaten bir sevgilin vardı."
O kişi...
Olabilir miydi?
Kadın gidince anneme hiçbir şey demeden hızla odama geçtim ve defteri masamın üzerine koyup sandalyeme oturdum. Kalbimin hızla atışını adeta tenimde hissediyordum. Elimi yavaşça kaldırıp defterin üzerine koydum ve derin bir nefes alarak defterin kapağını açtım.
İlk sayfanın üst köşesinde bir tarih vardı, diğer sayfalara göz ucuyla bakınca onların da aynı yerinde bir tarih yazılı olduğunu gördüm.
Bu sadece bir defter değildi.
Bir günlüktü.
Benim günlüğümdü.
Kendime dair bir şeyler öğrenebilmem için bir kılavuz niteliğindeydi bu defter.
İstemsizce gülümsedim.
Ama daha sonra bir şeyin farkına vardım, madem bu günlük bana aitti, o zaman neden Meguru denen çocuğa vermiştim?
Kafa karışıklığı eşliğinde günlüğün son sayfasını açtığımda el yazısının birden değiştiğini gördüm. Önceki sayfalarla, benim el yazımla alakası olmayan bir yazıydı. Bu onun yazısı olmalıydı.
Tekrardan ilk sayfaya döndüm. Bir şeyleri çözebilmek için en baştan okumalıydım.
Yavaştan hava kararmaya başladığından odama vuran ışık miktarı azalıyordu. Rahat okuyabilmek adına masa lambamı açtım ve siyah kalem ile yazılmış yazıları okumaya başladım.
_________________________________
Sonraki bölüm tamamen Isagi'nin günlüğü canlarım
Bayramınız mübarek olsun bu aradaa bayram harçlığı olarak size olan sewgimi verebilirim, alın bir de öpücük muahh
![](https://img.wattpad.com/cover/345670298-288-k504251.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑬𝒓𝒂𝒔𝒆𝒅 𝑴𝒆𝒎𝒐𝒓𝒊𝒆𝒔 | Rinsagi
FanficBaşınızdan geçen bir olay sonucu komaya girdiğinizi ve hafızanızı kaybetmiş bir şekilde uyandığınızı düşünün. Hiçbir şey bilmiyorsunuz, bu hale nasıl geldiğiniz hakkında hiçbir fikriniz yok. Ve zaten karmaşık olan zihniniz, gizemli bir çocuk sayesin...