Sigarasının dumanını hafifçe adamın yüzüne doğru üfledi. Adamın istekli dudaklarını araladığını fark ettiğinde aralarındaki mesafeyi açarak bir adım geri çekildi. Sigaranı saran biri, diğeri ise boştaki elini yavaşça kaldırdı. Adamın kravatından yakalayıp sert bir şekilde kendisine doğru çekti. Karşısında ki adamın yüzüne sinsi bir sırıtma yayıldı. sanki istediğini elde etmiş gibi, bakışlarını karavatını tutan kişiye doğru çevirdi.
Adamın istekli bakışlarının farkındaydı ama bu onun için eğlenceli değildi. Yüzünde sırıtma ile ona yukardan aşağıya doğru bakmaya başladı. Odağını bulduğunda durdu ve dudakları hafiçe aralanarak konuşmaya başladı.
"Benimkinden daha büyük olan şeyleri sevmem"adamın kravatını bıraktı ve hızlıca köşedeki masalardan birine oturdu. Ayaklarını kaldırdı, masanın üzerine koydu ve kenarda duran bira'sından bir yudum aldı.
Seung- Choi San, gerçekten takıldığın şey bu mu yani?
Sorusuna cevap alamayınca masaya doğru birkaç adım attı ve durdu.
Seung- Eğer istersen.....
Duydukları bağırış sesi konuşmasını böldü. San dikkatini hemen barın çıkış kapısına yöneltti. Çalışanlardan biri diğerini azarlıyordu. Ama bu san'ın pekte umrunda değildi; sadece müşterilerin rahatsız edilmesine tahammül edemiyordu.
San-sen?
Dedi, elini biraz havaya kaldırıp parmağıyla işaret etti. Çalışan hızlı adımlarla yanına geldi. Karşısında durup uzunca eğildikten sonra konuştu:"Buyurun efendim"
San- bu ne saçmalık böyle?
"Efendim, aslında yeni çalışanlardan birinin ilk iş günü ama şimdiden geç geldi. Bu yüzden azarlıyordum"
San- o zaman bir aylık maaşın'dan kesersin olup biter yoksa ben senin kafanı kesip dışardaki korumacı köpeklere yem ederim
"Üzgünüm efendim, bir daha böyle bişey olmayacak"
San, barın çıkış kapısında duran çocuğu kontrol etti. Saçları yüzünü kapattığı için yüzü pek belli değildi ama çaresiz ve korkmuş olduğu her halinden anlaşılıyordu. Nerdeyse ayakta duramayacak kadar titriyordu. San buna karşı dudak kenarı ile gülümsedi. İşte o böyle biriydi.
Yönetenlerin biriktirdiği gücü elinde bulunduran, zamanı geldiğinde herkesi kölesi yapacak tipten biri. Ve bu işi seviyordu, sanki bu işi meslek edinmişti ve onu elinden alan kişi kendi babası olsa bile onu ne pahasına olursa olsun öldürebilirdi.San- işinin başına
Eliyle gitmesini işaret ettikten hemen sonra yeniden konuştu;
San-dur.
Çalışan hızla durdu ve ne söyleyeceğini bekledi
"Buyurun efendim"
San- o çocuğu yanıma gönder
"Tamam efendim"dedi ve koşar adımlarla kapıya doğru yöneldi
San elindeki bira'sını masaya bıraktı. Karşısında dikilen adama doğru konuştu;
San- Hala neyi bekliyorsun? Git burdan
Seung- ama San....
San'ın gözlerindeki öfkeyi gördüğünde vazgeçip hızlı adımlarla yanından ayrıldı.....
Birkaç dakika sonra yeni çalışan san'ın oturduğu masaya doğru ilerledi. Elindeki tepsiyi yavaş yavaş masanın üzerine bırakacaktı ama titreyen elleri kahvenin bardağın kenarlarına taşmasına sebep oldu.
"Ü_üzgünüm"
San, kurcaladığı telefonu kapatıp yanına ne zaman geldiğini hissetmediği çocuğa, ardından da taşırdığı kahveye baktı
San- işeyaramaz
Diye mırıldandı dudak altında. Bakışlarını yeniden kaldırdığında hafifçe ayrılmış saçlarının ardındaki dolmu gözlerle karşılaştı. O kadar parlaklardı ki kaç metre öteden farketmemek imkansızdı.
San, hızla ayağa kalktı ve çocuğa doğru birkaç adım attı. Çocuk buna cavaben;
"Lütfen beni kovmayın, kasıtlı olmadı. Bir daha ki sefere dikkat edeceğim lütfen"
San, şaşırdı.
San- Neden ağlıyorsun?
Karşısında ağlayan çocuğa sordu
"B_ben işimi kaybetmek istemiyorum"
Çocuk titrek sesle konuştuğunda ne kadar korktuğu belliydi
San- o zaman işini düzgün yapacaksın
Neden böyle bişey söyledi, San? Normalde karşısındaki çaresiz ve hatta ağlayan insanlara karşı tahammülü yoktu, ama bu sefer bunu yapmadı
"Gercekten mi?"
Ağlayan çocuk bileğiyle göz yaşlarını silerken konuştu
San- git ve hemen yeni bir kahve getir.
.......
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.