Hi....
.
.
.
.
.
.
.
.Han- Bay San, şuan da meşgul
Seonghwa- İstifa dilekçemi bırakıp gideceğim!
Han- Olmaz öyle, Bay San'ın onayı ve imzası gerekiyor.
Seonghwa- Üzgünüm ama bu pek umrumda değil.
Dilekçeyi masanın üzerine bıraktı, ayrılmak üzereyken;
Y/H- Han, Bay Hyun Bin geldi.
Seonghwa, babasının ismini duyduğunda büyük bir korku ve şaşkınlık hissetti. Bu an, onun geçmişte yaşadığı travmaların yeniden gün yüzüne çıkması ihtimali onu korkutmuştu. Çünkü babasıyla olan ilişkisi ona acı veren anıları hatırlatatıyordu.
Han- Neden bu kadar erken? Bay San, hala toplantıda.
Y/H- Bilmiyorum, misafir odalarından birine aldım. Bence bekleyebilir.
Han- Tamam o zaman, sen benimle gel, teslim etmemiz gereken birkaç dosya var.
Seonghwa, hızla koşarak odalardan birine geçti. Ne olursa olsun babasıyla karşılaşmak isteyeceği en son şeydi. İçini panik ve korku sardı. Ama hiç birşey beklediği gibi olmadı.
Babasının hemen önündeki koltuklardan birinde oturduğunu gördü. Yüzünde korkutucu bir sırıtışla hemde. Seonghwa, babasını karşısında gördüğünde yaşadığı şok, onun içsel çatışmalarını ve geçmişte yaşadığı travmaları yeniden gözünde canlandırmıştı. Babasıyla yüzleşmek, onun geçmişiyle barışma veya daha fazla yaralanma ihtimalini beraberinde getiriyordu.
Seonghwa- B..Baba....
Oturduğu koltuktan kalkarak yürümeye başladı. Seonghwa, bu yaklaşım karşısında hem korku hem de endişeyle geri adım attı. Sırtının kapıya yaslanması içgüdüsel olarak kaçma ve kendini koruma arzusunu gösteriyordu. Bu an, Seonghwa'nın babasından duyduğu korkunun ve geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimlerin etkisinin ne kadar derin olduğunu ortaya koymuştu.
Seonghwa- B...Bana yaklaşma.
Sesi titriyordu.
Hyun Bin- Ben senin babanım, Seonghwa.
Seonghwa- DEĞİLSİN VE HİÇBİR ZAMAN DA OLMADIN!
Öfkeyle sitem etti
Hyun Bin- İstediğin kadar inkar edebilirsin.
Daha da yaklaştı. Seonghwa, köşeye sıkışmış şekilde kıvrandı.
Elini yukarı kaldırarak Seonghwa'nın yüzünü avuçladı.
Hyun Bin- Hala çok güzelsin.
Seonghwa, duyduğu iğrenç kelimeyle refleks olarak babasını itmeye çalıştı. Ama faydasızdı. Kollarından tutarak buna engel olmuştu. Gözleri öfke dolu bakıyordu. Çok kızmış olmalıydı.
Hyun Bin- Ve hala inatcısın.
Parmaklarını oğlunun yüzünde gezdirdi.
Hyun Bin- Annen de böyleydi.... Ama tek yaptığı şey buydu zaten.
Seonghwa, öfkeyle bağırdı
Seonghwa- S...Sende hala çok iğrençsin. Annem hakkında tek kelime dahi etme
Derin bir nefes aldıktan sonra yeniden konuştu;
Seonghwa- Annemi hiç hak etmedin.
Sonunda tutamadığı göz yaşlarını dökmüştü
Hyun Bin- Öyle mi?
Güldü
Hyun Bin- Belki de hak ettiğimi bana vermediği içindir.
Elleri aşağı indiğinde Seonghwa, dayanamayarak tüm gücüyle itti.
Seonghwa- DOKUNMA BANA!!!
Bağırarak, sınırlarını koydu.
Hyun Bin- Hala akıllanmamışsın...Ama merak etme ben hala yaşıyorum.
Aniden Seonghwa'nın kolundan tuttu ve hızla dışarı sürükledi. Seonghwa'nın gözbebekleri şaşkınlıkla büyüdü. Yaşadığı korku ve çaresizlik aniden yoğunlaştı. Bu kendi iradesini ve özgürlüğünü kaybetmesine neden olmuştu. Belki de bu an, geçmişte yaşadığı travmalarla yüzleşmesi için tetikliyordu.
Seonghwa- BIRAK BENİ!!!.....YARDIM EDİN.....
Çevredekiler yardım çığlıklarını duymalarına rağmen herhangi bir yardımda bulunmadılar. Bu ne kadar korktuklarını açıkça belli ediyordu.
Hyun Bin- Bağırma. Geç şu arabaya.
Seonghwa- HİÇBİR YERE GELMİYORUM....BIRAKK!!!
Faydasızdı.
Hızla Seonghwa'yı arabaya bindirip kendinde oturduktan sonra arabayı çalıştırdı.
Eve doğru sürerken, Seonghwa'nın endişesi daha da artmıştı. Neredeyse korkudan delirecek gibiydi. Titriyordu ve derince nefesler alarak toparlanmaya çalışıyordu.Seonghwa- D....DURDUR ARABAYI.
Koltuğunda kıpırdanmaya başladı.
Seonghwa- DURDUR ŞUNU
Elleri direksiyonu bulduğunda babası onu hızla itti ve yüzüne sert bir tokat attı.
Hyun Bin- Kes sesini!.....Ağzını açıp bir kelime dahi edersen olacaklardan ben sorumlu değilim.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.Kaos olmadan bir günümüz yok sayemde.🤧😙