21 KASIM 1987

2 1 0
                                    

Evet… nerede kalmıştık? Gerçi pek bir şey anlatmamıştım geçmişle ilgili değil mi? Size egeye olan sevgimden bahsetmiş ve oraya ait olan mitolojik destanlardan ufak da olsa bilgi aktarmıştım. Benden, buraya gelişimden, benim Helen’emden herşeyden bahsetmek istiyorum. Ama yüreğim düşününce bile bu kadar yanarken, hikâyeyi bir an önce oraya getiremeyeceğimden korkuyorum. Sanırım yavaş yavaş, bu yaşlı yüreğimi alıştıra alıştıra anlatmamda yarar var.
Ege’nin bir sahil kasabasında doğdum daha önce bahsettiğim gibi. Evimiz sahile o kadar yakındı ki, her anım denizle geçerdi. Tahmin edebileceğiniz gibi babam balıkçıydı. Bazenleri teknesi ile denize açılır uzun zaman dönmezdi. Ama dönüşlerini iple çekerdim. Her döndüğünde kocaman sarılırdı bana. “Saliha” derdi anneme dönüp “bak görürsün bu çocuk büyüyünce büyük bir adam olacak…” ne garip değil mi? Bu yaşananları düşününce iyi ki görmedi bunları diyorum bazen… Babamla ilgili birçok şey hatırlıyorum. Babamın güneşten ve denizden yanmış yüzünü, deniz rengi gözlerini, nasır tutan ellerini ve kocaman gülümsemesini hiç unutmamışımdır. Ah annem… bal gözlü annem. Babam böyle hitap ederdi anneme. “Bal gözlü Saliha’m” derdi. Babam balık için aylarca uzak kaldığında iki küçük çocuğa hem anne hem baba olmaya çalışan annem.  Bir de ikiz kız kardeşim var benim. İsmi Arya. Benden iki dakika küçük. Onunla sürekli saç saça kavga edişlerimiz bütün sahil kasabasının dilindeydi oysa ki.
Arya ile birbirimize çok benziyorduk. Tek yumurta ikizi olmamızın sanırım güzel avantajlarından birisiydi. Başkaları için güzel olmayabilirdi ama ben Arya’ya benziyor olmayı çok seviyordum, içten içe ne kadar da itiraf edemesem de. Tatlı bir kahverengisi vardı gözlerinin ve bukle bukle olan kıvırcık saçları. Uzun boylu güzel bir kızdı Arya. Ve ona ikizi gibi benzeyen ben. Burayı yazarken gülümsediğimi tahmin ediyorsunuzdur. Çünkü ikiziyim bildiğiniz gibi. Ona ne kadar hayranlık duysam da doğru dürüst hiç anlaşamazdık Arya ile. Ben beyaz desem o siyah derdi. Böyle de geçimsizdik. Benim büyük hayallerim vardı. Yapmak istediğim onca şey, görmek istediğim bir sürü yer, öğrenmek istediğim bir ton güzellik vardı. farklı bir şekilde görüyordum ben dünyayı. Dünya muhteşem güzelliklerle dolu bir yerdi benim için. Arya ise tam zıddımdı. Gerçekten ikizlerde de böyle mi oluyordu hiç bilmiyorum. Ama dediğim gibi birbirimize fiziken ne kadar benziyorsak o kadar da farklıydı karakterlerimiz. O elleri ile tuttabildiği, somut olan şeylerden hoşlanıyordu. Mesela bir matematik problemi gözmek onu mutlu etmeye yeterdi. Benim aksime. Ben yaş problemi çözerken bile kaç kere çocuğu anneden büyük buldum saymıyorum bile. İşkence gibi gelirdi bana. O her doğru yanıtında gururlu bir şkilde bakardı bana. Tabi bir erkek kardeş olarak o gururlu bakıştan sonra görevimi yapar, sataşmak için doğruca ona koşardım. Kaçamazdı tabi. Annem kaç kere ayırmıştır bizi hatırlamıyorum… ah Arya… seni de ne çok özledim… seni düşündükçe bu satırlara yazdıkça yüreğim yerinden koptu sanki. Canımın içi… benim en çok canımın içi sendin hep…
Daha fazla yazamıyorum. Yüreğime çok ağır geldi. Sakinleşirsem devam edeceğim.

,

MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin