28 KASIM 1987

2 0 0
                                    

Arkamıza bile bakmadan kaçtığımızı yazmıştım dün. Evet. Arkamıza bile bakmadan kaçtık o evden. En azından kaçmaya çalıştık.

Amcam ve amcamın tanıdıkları bizi aynı gün eski evimize gitmek için otobüse binmek üzereyken yakaladı. Ve ondan sonrası bizim için tam bir kabus oldu.

Kız kardeşim, evimizin neşesi git gide soldu. Eve kapattılar. Bir daha okula göndermediler. Ne kadar kızıp bağırsam da beni dinleyen olmadı. Ailemizi kaybettiğimiz gün evimizde olan herkes bir anda kaybolmuştu sanki. Kimse bizi arayıp sormuyordu. Kimse bizle ilgilenmiyordu. Çarelerimiz tükenmişti. Artık bende Arya da bir çıkış yolumuzun kalmadığını biliyorduk.

Akşamları bende o da ağlıyor, Tanrıya neden böyle olduğuna dair soru soruyorduk. Biz iyi insanlardık. Neden bunlar başımıza gelmişti ki. Çok geçmeden okuldan geldiğim bir gün Arya'yı istemeye geleceklerini öğrendim. Şokla Kardeşime baktığımda durumu kabullenmiş, başı yerde öylece oturuyordu.

Yengem zaten yakalanıp eve geri getirildiğimizden beri bizlere baskı üstüne baskı yapmaya başlamıştı. Sözlerinin ise kemiği kırılmış gibiydi.

-kalk da Kardeşine yemek hazırla dedi ayağıyla kardeşime vurarak. Cevap vermeyince; hey kime diyorum diyerek yere çömelip yüzünü eli ile sıktı. Daha sonra yüzüne zarar gelmesin diye sırtına vurmaya başladığında,
-yenge ne yapıyorsun? İyi misin dedim o kızgınlıkla aldım kardeşimi elinden.

Canım Arya'm. Seni çok özledim. 

Nerede kalmıştık. Onun için canımı bile verirdim. Fakat canımı vermek bile onu kurtaramıyordu. Akşam hazırlıklar bittiği gibi istemeye gelecek aile geldi.

Oğlan bizden bir kaç yaş büyük gibiydi. Yüzü hafif Tarık Akan'ı andırıyordu. Buna rağmen benim gözümde meymenetsizin birisiydi. Kızgınlıkla tam karşısına oturdum. Gözlerim kızarmıştı. Hem ağlamaktan. Hem öfkeden. Asla ayırmadım gözlerimi üzerinden. Zaten yapabildiğimde tek bu oldu.

Verdik gitti faslından sonra isteme, söz, nişan bir arada olmuş oldu. Düğün ise 1 hafta sonra olacaktı. İmam nikahı yapıp, yaş gelince devlet nikahı yapacağız diye gerine gerine anlatıyordu kardeşimin müstakbel kaynanası. Sanki lütuftu söylediği. Zaten yapılması gereken birşeydi.

Bir hafta göz açıp kapayana kadar geçmişti. Bu bir haftada konuşmamız bir elin beş parmağını geçmedi. Ne o konuşmaya cesaret edebiliyordu ne ben.

Hazırlıklara yardım etmek için okula gitmemiştim. Anca amcamın peşinde bir oraya bir buraya koşturup duruyordum.

Bir iki kere daha itiraz etme gafletinde bulundum. Amcam 'yeter artık' diyip sopa ile üzerime gelince artık sesimi çıkaramadım.

Bize neden kimse sahip çıkmıyor neden aramıyorlardı bilmiyorum. Yapayalnız ve kapana kısılmış gibi hissediyorduk.

Son gün geldiğinde Arya ile ben göz göze geldiğimiz her an ağlıyorduk. Erkektim ya ben. Amcam ağladığımı gördüğü anlarda bir 'ya Havle' çekiyordu.

Erkektim ama bir işe yaramamıştı işte.
Kalbim geçmişi düşünüp bin parçaya bölünüyordu. Annemi ve babamı çok özlemiştim.

Canım Arya'm gitmeden karşıma alıp sonkez baktım doya doya o gün. 'Burada olduğumu asla unutma' dedim. "Seni güzel günler bekliyor. Bunu hiç aklından çıkarma." Birgün bu bataklıktan ikimizi de kurtaracağım" dedim kıpkırmızı gözlerimle.

"Seni çok seviyorum Aziz. Bana abi ve çoğu zaman kardeş gibi oldun. Benim için yaptıklarını hiç unutmayacağım. Sen elinden geleni yaptın. Bunun için üzülme" dedi. Kalbimi rahatlatmak istediğini biliyordum. Giderken bile beni düşünüyordu. O beni. Ben onu.

Ve benim birtanecik Arya'm artık gitmişti. O evde yapayalnız kalmıştım. Benim ikinci cehennemim başlıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin