5

72 6 2
                                    

Ertesi gün

Uyanıp kahvaltımı yaptıktan sonra odama gidip salaş bir şeyler geçirdim üzerime aşağıya inip cebimden telefonu çıkarıcakken kapım çaldı.
"Altay..." sırıtarak kapıya gitsem de kapıyı açtığımda sırıtmamdan eser kalmamıştı. "Günaydınn" hafif bir gülümsemeyle karşıladım. "Günaydın"

"Kahvaltını yaptın mı? Hızlıca çıkalım eğer yemediysen önce kahvaltı yapalım." Başımı olumsuz anlamda salladım. "Yedim az önce. Tam seni arayacakken kendin geldin. Gidelim hastaneye çünkü çıkışta işlerim var" başını çapraza sallayıp kapının kenarına geçip bana yol verdiğinde kapıyı kapatıp kilitledim. Ve arabasına doğru ilerledim.

Hastaneye sürüyorken hala anılarımızı hatırlıyordum. Bu koltukta deliler gibi dans ettiğim, uzun yolculuklar yapıp uyuduğum. Hatta beni ilk öptüğü an bile bu arabadaydı. Bunları düşünürken radyoda çalan şarkıyı duymamızla birbirimize bakıp tekrar önümüze döndük.

(Toprak yağmura🎶)

"Hatırlamışsındır" başımı sallayıp mırıldandım.
"Çok dinlerdik" dememle sesini açtı. "Bebeğimiz de dinlesin o zaman" gülümsedim.

Hastaneye varıp kadın doğum alanına geçtik. Sıramızı beklerken Altay'ın gerginliği her zerresinden belli oluyordu. "Niye bu kadar gerginsin?" Duymadı bile. "Altay!" Sıçrayıp yüzüme baktı. "Duymuyosun bile ne bu gerginlik??"

"Ya bilmiyorum gergin hissetmiyorum sadece. Ne biliyim heyecanlıyım ama bebeğin durumu nasıl bilmiyoruz" göz devirdim. "İyidir. Zaten çok küçük eğer gerçekten hamileysem. Testlere bazen güven olmayabiliyor"

Tabii birilerinin bizim fotoğrafımızı çektiğinden haberdar değildik o sırada...

"Hamilesin ben eminim" personal bizi odaya çağırdığında ilk önce belirtileri anlattım ve gösterdiği yatağa yatıp karnımı açtım ve ekranı izlemeye başladım.

"İşte bebeğiniz..." eliyle gösterdi bize bebeğimizi...
Küçücük bi nokta gibiydi resmen. Altaya baktığımda gözleri doluydu. Röntgen işi bittikten sonra gerekli olan vitaminleri alıp arabaya bindik. "Acıkmışsındır bişeyler yesek mi?" Açım... Ve yalan yok Altayla vakit geçirmeyi çok özlemiştim. "Olur. Ama pizza yesek olur mu?" Gülümsemesini sundu bana tekrar.

"Olur güzelim gidelim her zaman yediğimi yere" dedi ve arabayı çalıştırdı. Başımı yana yaslayıp gözlerimi
Kapama isteği vardı içimde. Hatta istek değil ihtiyaçtı bu...

Gözlerimi sadece kısa süreliğine kapattığımı sanmıştım ama uykuya dalıcağımı düşünmemiştim. 

Altay'dan

Nur'a baktığımda uykuya dalmıştı. Eli karnında uyuyordu. Hala yaşadığımız şeylerin etkisinde olduğunu biliyorum ve bunları unutması için elimden ne geliyorsa yapabilirim...
Pizzacıya geldiğimizde hala uyuyordu. Biraz uyumadını izledikten sonra uyandırmaya karar verdim. "Nur hadi kalk geldikk" dudaklarını büzüp bana dönmüştü ama gözleri hala kapalıydı. "Güzeliim baka uzun süredir uyuyosun zatenn kalk yemeğimizi yiyelim evde tekrar uyursun" gözlerini aralayıp gülümseyerek yüzüme baktı. Gülümsemesi kısa sürmüştü ama buna bile o kadar ihtiyacım varmış ki... Kapıyı açıp arabadan indi ve kollarını açıp esnedi. Kuytuda bi pizzacıya gelmiştik aslında. Kalabalık olmayan bir yer.

"Altay biz hastanedeyken biri bizim fotoğrafımızı çekmiş midir" başımı salladım "umarım olmamıştır. Ama olsa ne olur ki? Barışıyoruz sonuçta. Yüzüklerimizi de geri taktığımızda her şey daha da iyi olucak birtanem." Dudaklarını büzüp çok hafif bi gülümseme yerleştirdi yüzüne. İçeri girip siparişi verdikten sonra pizzaları aldık. Her zamanki köşe koltuğa geçtiğimizde Nur yine bir bacağını büküp pizzasını iştahla yemeye başlamıştı.

Hamilelik ona öyle yakışıcak ki hatta yakıştı bile...

Yemeğini bitirdikten sonra arkasına yaslanıp göbeğini okşamaya başladı. "Hissedebiliyo musun onu?" Başını olumsuz anlamda salladı. "Çok küçük dahaa. Fasulye tanesi kadar bişeydir muhtemelen. Ama yine de karnıma dokunmak hoşuma gidiyo. Orda olduğunu bilmek de çok güzel."

Gülümseyerek cevap vermeyi tercih ettim. Öyle güzel gözüküyordu ki gözüme. Saçlarını yarım toplayıp topladığı kısmı örmüştü. Bu saç o kadar yakışıyodu ki ona. Üzerindeki mavi de öyle güzel gösteriyodu ki Nur'u. Sanki bi melek vardı karşımda. Ya da melek de değil. Bilmiyorum anlatamayacak kadar güzel.

Ona yaptıklarım yüzünden öyle kızgınım ki kendime. Yapmadaydım şuan çocuğumuzun haberini birlikte almış olucaktık. Hemde evli bir şekilde...
İngiltereye yerleşip bi hayat kurucakken ben oraya gidip Nur'u önemsiz hissettirmiştim. Aptallığım da buydu işte.

"Beni eve bıraksan iyi olur evde biraz işlerim var da." Başımı salladım. "Bırakıyım tabi kii. Kalkalım hadi." Arabaya geçtiğimizde yine mayışmıştı. "Eee me işin var evde" cevap yok. "Nuurr" ışıkta durduğumda uyuduğunu anlamıştım. "Haydaaa bu hamilelikten mi ne uyudun be kızım yaa" eve vardığımızda ne kadar uyandırmaya çalışsam da uyanmadı. "O zaman yol benim eve gözüktü." İstanbul'a gelince kaldığım evde sürmüştüm arabayı. zaten yakınındaydı. Nur"u kucağıma alıp yatağa bıraktım. Ve kendim yanına yakın olmadan oturup onu izlemeye bıraktım...

Nur'dan

Uyandığımda yanımda yatak başlığına yaslanmış muhtemelen uyuya kalmış Altay duruyordu ve biz onun evindeydik. Onun evinde! ALTAY'ın EVİNDE!

Oluru varHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin