3

82 6 0
                                    

Kapı çaldığı an oflayıp kapıya doğru ilerledim. Aynada kendime baktığımda ciddi anlamda çilekeş gözüküyordum ama pek de umrumda değil gibi. Kapıyı açtığımda gözlerime endişeyle bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp geçmesi için kenara geçtim. "Geç"

Önden salona ilerleyip tekli koltuğa kendimi bıraktım. Diğer koltuğa oturduğunda ellerini birleştirip bacağını sallıyordu. "Bi sorun olmadığına emin misin Nur?" Başımı salladım. "İyi gözüküyosun. İyi gelmiş oralar sana" gözlerini kırpıştırdı. "İyi mi? Öyle gözüküyorsam bi gelişme vardır demek ki" sırıtıp yeri izlemeye devam ettim. "Bi şey içmek istersen mutfak şurda" bildiği hatta bir zamanlar yaşadığımız o evde şimdi mutfağın yerini gösteriyordum ona...

Başını olumsuz anlamda salladığında derin bi nefes alıp yüzümü sıvazladım. Kendimi hazır hissetmiyordum ama ne kadar çabuk söylersem o kadar iyidir.

"Altay seni böyle apar topar çağırdım kusura bakma" gözlerini kıstı. Zaten kısık olan gözleri şimdi yok olmuştu. Ve ben o gözleri öyle özledim ki... "önemli değil" tekrar bir nefes aldım. "Ben hamileyim Altay"

Reflex olarak mı bilmiyorum ama bi anda ayağa kalktı. "Nasıl? Yani biz uzun süredir ayrıyız bunu neden bana söylüyosun sen Nur?!" Gözlerimi devirdim. "Çocuk senden olduğu için olabilir mi acaba aptal!" Başını salladı. "Ben ne biliyim yani belki. Oooff." Uzun bir of...  Bende aynısını yapmıştım. Sehpanın etrafında dolaşırken bende koltukta oturmuş yeri seyrediyordum. Altay yabımda diz çöküp ellerini dizime koyduğunda gözlerimi kapatıp başımı arkaya eğdim. Eğer ona bakarsam ağlarım. "Nur. Bize de bu bebeğe de yazık olmaz mı sence de? Gel yık şu inadını. Seni nasıl özlediğimi sen yokken ne halde olduğumu bilmiyormuş gibi davranma yalvarıyorum. Hiç mi özlemedin bizi ya hiç mi geri dönmek istemedin!" Başımı kaldırdım.
"Sürekli. Sürekli özledim Altay asıl zor tarafı benim sende bunu anla. Ben bu evde aylardır ne haldeyim biliyor musun sen? Her köşesinde seni hatırlayıp duruyorum biliyor musun bunları?" Başını dizime yaşlandığında ağladığına emindim. Zaten bende ağlıyordum.

"Özür dilerim. Binlerce kez özür dilerim Nur. Bir şans versen yanıma gelmeyi kabul etsen Nur. Bak bebeğimiz sen ben."
Bebeğimiz ben ve Altay...

"Altay..."
"Altay ne? Nur yalvarırım inadından vazgeç ikimizde biliyoruz birbirimizden kopamayacağımızı nolursun yapma. Gel geri takalım yüzüklerimizi birtanem. Gel eskiye dönelim. Sana yemin ederim değiştim ben kendimi affettirmek için yapamayacağım şey yok yalvarırım anla beni."

Ellerimi tuttuğunda bırakma gereği duymadım. Öyle özlemiştim ki ellerini,gözlerini... bana gülümseyerek bakmasını bile özlemiştim. Böyle bi ayrılık istemezdim. Ama Altay'ı tanıyorum. Gözlerinden belliydi söyleyeceklerini yapıcağı.

Gözleri dolu bakıyordu gözlerime. Sanki bu hüzünle her yeri yıkabilicek kadar da sinirliydi kendine. Dişlerini sıkmasından belliydi. Ellerimi hala tutuyordu. Titriyorduk ikimiz de. Ama ben konuşmak yerine gözlerine bakmayı tercih ediyordum. Başını tekrar dizime koyduğunda bir elimle saçlarını okşamaya başladım. Elimi saçında hissettiği an bana bakıp burukça gülümsemişti. Yüz ifademi değişmeden saçlarıyla oynamaya devam ettim. Kokusunu hissettiğimde gözlerimi kapatıp özlemini duyduğum her zerresinin tadını çıkarıyordum.

Oluru varHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin