-18.Bölüm-Kefaret-

39 3 0
                                    



her yapılanın bir kefaret bedeli vardı elbet, yalnızlığın yok oluşu kasırga yaratırdı rol  yaptığımız yaşantıda. keskin darbeler vuran geçmiş bulduğu her boşlukta yaratırdı bir emare, unutturmazdı bana. her yaşadığımızı gizler, her izin üstünü kapatmaya çalışırdık, yaralarımızı görmesinler diye. şu acınası yaşantıda bile adımlarımızı gizlemeye çalışırdık. kimden çekinirdi insanlar, senin çekindiğin de senden çekiniyordu. bir canlı için yaşamayı bırakalı çok olmuştu, aslında yaşamayı bırakalı çok olmuştu. seveni, sevilen sevmezdi. önceden uçuşan kelebeklerin yerini cenazeler aldı. ağlayarak gömdü o kız çocuğu, değer vererek beslediği kelebekleri. yas tuttu ve bir daha inanmayacağına, inanılmayacağına ant içti. 

🕯️geçmişten kesit🕯️

Kadın, uzun dalgalı saçlarıyla beyaz deniz köpüklerine benzer bir renkte elbise giymiş. Elbiselerinin etekleri hafifçe rüzgarla oynuyordu. Kadının elindeki mürekkep mavisi bir kalemle, karşısındaki devasa bir resim tuvaline odaklanmıştı. Tuvalde ise sonsuz bir mavi okyanus manzarası görülüyor; turkuaz renkli suyun üzerinde nazlı nazlı yüzen renkli balıklar ve kuşlar çizilmişti adeta. Kadının yüzünde bir huzur ve mutluluk ifadesi var, sanki tam da içinde kaybolduğu bir dünyayı resmediyor gibi. Adam ise zıt bir şekilde, karanlık ve vahşi bir görünüme sahipti. Kadın karnındaki bebeğiyle birlikte gülümseyerek yukarıya, gökyüzüne doğru baktı. Yüzünde bir sevgi ve umut doluydu. Gözlerinde geleceğe dair büyük bir umut parıldıyordu. bunun tek nedeni ise karnında taşıdığı o küçük bedendi. İçten içe, karnındaki bebeği kucağına almak dışında hiçbir şey istemediğini fısıldadı. Ancak ansızın savaş  Karadağ aklına karanlık düşünceler gibi zihnine doğru yerleşti. Bu düşünceler kadının yüzünde anında bir gölge oluşturdu ve tebessümü sönük bir hal aldı. 

Riva'ydı bu kadının adı, daha genç yaşında ilk ve son aşkım dediği adamdan hamileydi, ama savaş Karadağ, Riva'nın sevgisine değecek bir adam değildi. Riva çok geç anladı bu acı gerçeği, söylemedi savaşa hamile olduğunu. daha hamile olduğunu söylemeye giderken öğrendi savaşın onu aldattığını. işte ilk umutları o zaman yıkılmıştı.

eliyle okşadı şişkin karnını "annecim, güzel kızım benim" bu söylediklerine içen içe sırıttı "babanda seni seviyor annecim" puslu bir tebessüm belirdi yüzünde. tekrar mavi irislerini gökyüzü ile buluşturdu. yüzü acıyla kasıldığında bakışları karnına indi, bebeğinin attığı tekmeler son anları daha dayanılmaz kılıyordu, onun için her şeye değer, dedi sessizce. hava soğumaya başladığında hırkasını alarak küçük kulübesinin içine adımladı. dışarıda başlayan fırtına huzur veriyordu rivaya, koltuğa oturduğunda bacaklarını uzattı ve sarı ışığın odaya olan hakimiyetini izledi. cama vuran yağmur damlaları şiddetini arttırırken, sadece geçmişi düşündü, bebeğinin babasını onun ihanetini ve terk edilişini. 'kefaret' dedi Riva içten içe bebeğimi görmezse bu onun cezası olur dedi ama en büyük cezayı kendine kestiğinden habersizdi.

🕯️şimdiki zaman🕯️

savaş yerde kanlar içinde kalırken, kurşun sol omuzuna isabet etmişti. savaşın adamları bana silahlarını doğrulturken Serkan koşarak savaşın yanında yer aldı. savaş bayık gözlerle bana bakarken sanki kırgın gibiydi, canı acıyor gibi. lafügüzaf yansıtırdın pencereme ey dildar.

yaptığımla birlikte ifadesizce baktım. o iptilası olduğum gözlerine, yüzünün kaslarına, meltem ile savrulan saçlarına. o sevdiğim adam değil bana acı verendi, ama bunu kabullenmek en acıtandı.

söylesene cefapişe, kalbi seninle tutuşan dildade'ye bunu mu reva gördün?

içim mahzun bir şekilde isyan ederken, kalbimde kor bir alev yanıyordu. 

Esaretin Gölgesi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin