00.07: SOBE

88 61 22
                                    

Emir Can İğrek - Bir Karanfil

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Emir Can İğrek - Bir Karanfil

Harry Styles - Sign of the Times

Bir haziran günü, akşam saatleriydi. Yıkık dökük bir evde iki çocuğun susturulmakla yükümlü kılındığı bir tartışma gerçekleşmişti. Aslında buna tartışma denilir miydi bilinmezdi çünkü bir baba eline ne gelirse evlatlarına doğru fırlatmış, vicdanını kaybetmişti. Aslında o babada vicdan duygusu hiç var olmamıştı.

Bir anne bütün kargaşaya rağmen sessizlik yeminini bozmamış, evlatlarının nasıl pataklandığını izlemekle yetinmişti. Üstelik hiç acıma duygusunu tatmamıştı çünkü o, hoyrat duygularla karnını gereğinden fazla doyurmuştu.

Tuğkan Güz; sırf fizik dersinden 67 aldığından ötürü Güney Fırat Güz'ün üstüne yürümüştü. İstanbul Güz ağabeyinin önüne geçmiş, bağıran büyüğüne doğru korkusuzca bakıyordu. Nefret barındırıyordu göz bebeklerinde ancak bunun karşı tarafa bir etkisi olduğu söylenemezdi.

İstanbul'u bir hışımla yere savurduktan sonra yeni avı onu dikkatle kaldıran Güney olmuştu. Açık kahverengi kemerini yerinden çıkardı, bu kemerini daima farklı amaçları için kullanmıştı. Onlar bu kemerinin ne anlama geldiğini ezberlemekten bir hâl olmuşlardı fakat eskisi gibi hissetmiyorlardı. Artık kemerin sesi dahi onlara bir melodi gibi geliyor, kemer izleri vücutlarında yer alsa da canlarını yakmıyordu.

Önceliği Güney'e verdi çünkü o bitkin düştüğünde İstanbul'a şiddet uygulamasının daha kolay olacağını düşünmüştü fakat hesaba katmadığı bir kısım vardı: İstanbul ve Güney bir kurşuna eşitti, birbirlerinden asla vazgeçmezlerdi.

Günün sonunda ikisi de hep aynı nedenden dolayı gözyaşlarını elmaslara çeviriyorlardı. Güney, İstanbul'un ruhu katledildiği için, İstanbul ise Güney'in ruhu katledildiği için...

***

"Sen ağzından çıkan kelimelerin farkında mısın?" Hiddetle bağırdığım sırada beni sakinleştirmeye çalışan babaannemi görmezden gelmeyi tercih ettim çünkü ona ve süslü cümlelerine kanabilecek potansiyele sahip olduğumu biliyordum, biliyorduk.

Kaşlarını çatan ağabeyim "Her ne kadar sen kabul etmesen de onlar bizim var olma sebebimiz, ailemiz!" dedi. Ses tonunu gittikçe yükseltmesi sinir katsayımı artırmak dışında hiçbir şey yapmıyordu. İşaret parmağımı bir silah edasıyla ona doğrulttum.

"O adam seni defalarca kez dövdü, ben sardım yaralarını!" Zelzeleler yaratan eski günleri hatırlayınca harelerim anında doldu ve bu güçsüzlüğümün getirdiği düş kırıklığıyla "O kadın korkusundan siper olamadı sana, ben oldum!" dedim. Onun da benden pek bir farkı kalmamıştı.

Gözyaşlarım zırhımı hırsla alıp beni savunmasız kıldı fakat durmadım, duramadım. "En önemlisi..." diye başladım ve ağabeyime bakmayı sürdürdüğüm sırada titremeye başlayan işaret parmağımı bu sefer bizi kırgınlıkla izleyen babaanneme çevirdim. Ağzımdan çıkanları zihnimdeki süzgeçten geçiremiyordum, bunun yerine kelimeleri hissizce vurguluyordum. "Babaannemizi sokağa atmak gibi korkunç bir hamlede bulundular ve sen gelmişsin bana onların bizim evimize gelmelerine izin verdiğini söylüyorsun!"

AYIN EŞSİZ ETKİSİ: AysarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin