ARAMA

52 12 39
                                    

Şarkı önerisi: train wreck

Medya: Aden

Bugün kendimi çok daha iyi hissediyordum. Dün prefosörün odasındañ çıktıktan sonra tüm olanları Mira'ya anlatmıştım. Oda rahatlamış bir şekilde derin bir nefes vermişti.

Bugün prefosör bütün dördüncü kat öğrencilerini bahçeye toplamıştı. Sanırım farklı bir şekilde ders işleyecektik.
Dün anka kuşunu gördüğüm ağaçlık alanın önünde yanyana dizilmiştik. Bazıları oflayıp duruyor ve durumdan şikayet ediyordu ama bana daha çok merak hakimdi.

Sonunda yanımıza doğru gelen profesörü gördüğümüzde hepimiz rahat bir nefes almıştık. Profesör yanımıza ulaştığında direkt konuya girdi.

"Evet çocuklar, şimdi siz neden burda olduğunuzu merak ediyorsunuz. Haklısınız da aslında. Bugün arkanızda gördüğünüz küçük çaplı ormanda size bahsedeceğim bitkiyi arayacaksınız. Ama bilmeniz gerekiyor ki bu bitki normal bir bitki değil. Size diger derste öğreteceğim panzehirin yapımında ana malzemeyi oluşturuyor kendisi."

Öğrencilerden bir of dalgası yükselirken bazıları söylenmeye başlamıştı.

"Aha şimdi çık işin içinden çıkabilirsen."

"Ne suçumuz vardı şu sıcakta ya."

"Gençler ben taktiğimi buldum. Siz amele gibi çalışırken ben gölge bir ağacın altında yatıyor bulunacağım."

Herkes bir şeyler söylerken profesör tekrar araya girdi.

"Ona da çözüm buldum çocuğum. Herkes ikili gruplara ayrılacak. Yatamazsın yani."

Aynı çocuk hızla atıldı. "Siz orayı kafaya takmayın hocam ben eşimi de ikna eder birlikte yatarız."

Ben dahil bütün öğrenciler gülerken profesör kafasını yukarı kaldırıp sabır diledi.

"Neyse asıl konuya gelelim. Size bulmanız gereken bitkinin fotoğrafını göstereceğim ve ekip arkadaşınızla onu arayacaksınız. Ekiplerde geçen dersteki eslerle aynı olacak." Dedi profesör.

Hadi ama geçen ders ben Barın ile eşleşmiştim. Cem hızla ileri atıldi.

"Ama hoc-"

"İtiraz istemiyorum. Herkes kurallara uyacak. Bitkiyi bulduğunuzda ona zarar vermeden çıkarın." Dedi ve bize bitkinin fotoğrafını gösterdi. Gerçekten küçük bir bitkiydi.
Ama rengi bize avantaj sağlayan en önemli noktaydı çünkü bitki mordu.

Profesör fotografı kapatıp bize şans dileyerek uzaklaşmaya başladı. Profesör tamamen uzaklaştığında yatma planları kuran çocuk tekrar konuştu.

"Hocaya bak am*na k*yim biz bu sıcakta göt*müz yanarken o keyif kahvesi yapacak."

Ona gülerken aynı anda aklıma Barın ile ekip olduğum geldi ve yuzum anidjen düştü. Gözlerim onu ararken o bir ağacın gövdesine sırtını yaslamış bir şekilde beni izliyordu.

Diğer ekipler yavaş yavaş ormana girerken ben hayla Barın'a bakıyordum. Ne o bana doğru geliyor na de ben onun yanına gidiyordum.

Birden kolumda bir el hissettiğimde irkildim. Barın'ın kaşlarının çatıldığını da farketmiştim.

"Bir sıkıntı olursa bana haber ver Aden. Ben şimdi gidiyorum." Cem'e kafamı salladığımda bana gülümsemiş ve huzursuz bir şekilde Ege'nın yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Hoş Ege de onunla ekip olmaya bayılmıyordu.

Herkes ormana girdiğinde burda tek kalan bizdik. Derin bir nefes aldım ve artık daha fazla inat etmemeye karar verdim.

Hızlı adımlarla Barın'a doğru ilerlerken Barın ise hayla aynı yerde dikiliyordu.

"Daha ne kadar burda dikilmeyi düşünüyorsun? Bulmamız gereken lanet bir bitki var sersem." Konuşma tarzım Barın'ı güldürürken bende ellerimi iki yana doğru koymuş bir şekilde ona bakıyordum.

"Belki ben o lanet bitkiyi aramak istemiyorumdur."

"İsteyip istememen önemli değil. Aramak zorundasın." Dedim sesimi hafif yükselterek.

Bana omzunu silkmekle yetindiğinde sinirlendiğimi hissetmiştim.
"Gelmiyor musun? "Diye sert bir şekilde sordugumda sırtını ağaçtan ayırmış ve bana doğru bir adım atmıştı.

Birkaç adım daha atıp tam karşımda durduğunda kesik kesik gelen nefesini hissedebiliyordum. Yüzümü doğru eğilerek fısıldadı.

"Gelmiyorum."

"Öyle mi!"

"Öyle."

"Tamam öyleyse. Bende kendim işimi kendim yaparım." diyerek ona arkamı dönüp ormana doğru ilerlemeye başladım.

Bu çocuğu bazen gerçekten anlayamıyordum. Daha dün onu affetmem için bana bileklik alıyordu. Bugün ise beni sinirlendirmeye çalışıyordu.

Hızlı adımlarla sinirli bir şekilde ormanın içinde ilerlemeye başladım. Ayaklarımın altından hışırtılar çıkıyor ama aldırmıyordum.

" Aden, tamam dur geliyorum." Arkamdan Barın'ın sesini duyduğumda ilerlemeye devam ediyordum.

"Artık beni ilgilendirmiyor." Dedim arkamı dönmeyerek.

Adım sesleri yaklaştıkça ben hızlanıyordum. En sonda koşmaya başladığımda tüm ormanda bizim adım seslerimiz yankılanıyordu.

"Aden artık durur musun? Bak düşeceksin." Dedi Barın.

Sesli bir şekilde güldüm.

"Seni ilgilendiriyor mu ki benim canımın yanması?" Dediğim şeyden sonra Barın'ın adım seslerinin artık duymadığımı farkettim.

Onu kırmış mıydım?

Hadi ama Aden. Daha dün seni üstüne düşücek olan bir ayıdan korudu. Dedi iç sesim. Her ne kadar iç sesime bugün ne kadar şakacısın demek istesemde daha önemli konular vardı.

Bir anlik gelen pişmanlıkla yerimde durdum ve yavaşça arkamı döndüm. Arkama baktığımda artık orada olmadığını gördüm. Kaşlarım çatılırken ileri doğru atıldım ve etrafa bakmaya başladım.

"Barın!"

"Barın , orada mısın?" Bağırışlarıma hiçbir şekilde cevap vermediğinde derin bir nefes aldım ve son kozumu ortaya koydum.

"Bak ben gerçekten üzgünüm. Özür di-" Sözlerim ağzıma kapanan bir el yüzünden yarım kalmıştı. Sırtımı bir anda bir ağacın gövdesin de buldum.

Kendimi toparlayıp gözlerimi açtığımda gördüğüm kişiyle içimden bildiğim tüm küfürleri etmeye başlamıştım. Barın otuz iki diş sırıtarak bana bakıyordu.

Sırtımı ağaca yaslamış bir sekilde beni kendi ile ağaç arasına sıkıştırmıştı.

"Ne diyordun kızıl? Duyamadım." Ağzıma kapanan elini çektiğinde kafamın iki yanına koymuş ve üzerime daha da eğilmişti.

Ona gözümü kısarak baktığımda tüm yüzümü incelemeye başlamıştı. Gözleri dudağıma takıldığında kaşları istemi dışında çatılmıştı.

"Aden"

"Hıı" dedim kısık bir sesle.

"Beni affedicek misin?" Diye sordu masumca.

"Yaklaş." Dedim baştan çıkarıcı bir sesle. Dediğime kaşları daha da çatılmış ve bana şaşkınca bakmaya başlamıştı.

"Yaklaş." Dedim bir kez daha. Dediğimi yapıp dudaklarıma bakarak bana yaklaşmaya başladı. Sert ve sesli bir şekilde yutkunduğunu duymuştum.

Bana yeterince yaklaştığında kulağına fısıldadım.

"Benim seni affedebilmem için Barın. Bana kendini kanıtlaman gerekicek..."

Gözlerini dudaklarımdan ayırdı ve gözlerimin en derinine baktı.

"Bunu hiç unutmaki kızıl. Benim senin için yapamayacağım şey yok..."

Bakalım bakalım Barın bey kendini bizim kıza nasıl kanıtlayacak.
Büyük şeyler bekliyoruz.🤫

Sizi çok seviyorum..

Bays...

ANKA ATEŞİ: SIRLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin