"Ne olursan ol, yine gelme!" Keyifli okumalar.
-----------------------------------------------------
Nisa'nın peşine takıldım ve merakla adımlarımı hızlandırdım. Bahçede onu görmek için dikkatlice etrafıma bakındım. Okul kapısından çıktığında yanına yaklaşıp ne yaptığını sorduğumda, sadece parmağını dudaklarına götürüp "Şşş," dedi.
Kaşlarımı çatıp ona adımlarına ayak uydurdum. Nisa gözlerini önümüzde yürüyen çocuktan ayırmıyor, dikkatle ilerliyordu. Bir süre sonra okuldan uzaklaşıp, oldukça işlek bir caddeye girdik. Bu caddeyi biliyordum; gece hayatının bolca yaşandığı, illegal işlerin yapıldığı mekanlarla dolu bir caddeydi. En son Azra beni buraya akşam getirip sonra ortada bıraktığında bunu acı bir şekilde öğrenmiştim.
Çocuğun peşinden gitmeye devam ederken etraftaki insanlar yüzünden Nisa'nın koluna tutundum. Bir mekanın önünden geçerken kucak kucak üst üste oturmuş, oynaşan iki kadına bakınca şaşkına döndüm. Nisa'nın kolunu çekiştirip endişeyle, "Nisa, bir şeyler olacak gibi hissediyorum. Lütfen gidelim," dedim
"Peşime takılan sensin gidiyorsun git." Kaşlarımı çattım. "Gideyim de sokak aralarında başına bir şey gelsin!"
Önümüzde transparan bir kıyafet giymiş bir adam durup, bize broşür uzattı. "Al canım, masaj yaptırmak istersen buraya gel," dedi. Broşürü aldığımda adam göz kırparak uzaklaştı
"Bu biraz garipti," diyerek Nisa broşürü elimden alıp yere attı. "Ama yine de gitmeyeceğiz."
Çocuk hızla bir apartmanın girişine doğru ilerledi ve sessizce ardından biz de içeri girdik. Apartmanın içi karanlık ve koridorlar sessizdi. Etrafı gözlerimizle tararken, Nisa aniden bir kapının ardından çocuğun geçtiğini fark etti. "Buradan gitti, hızlı ol!"
Kapının ardında merdivenlerden aşağı inerken, alt kattaki kapının önünde durup soluklandık. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde karşımıza bambaşka bir mekan çıktı. Her köşesinden yankılanan insanların coşkulu tezahüratları ve etrafa yayılan enerji dolu atmosfer dikkatimizi çekti. Duman ve neon ışıklar arasında ortasında yükselen dövüş kafesi bulunuyordu. Kafes telleri içinde iki kocaman adam birbiriyle dövüşüyordu. İzleyiciler arasında yer bulmak için biraz ilerledikçe, etrafımızdaki insanların sıkıntı ve heyecan dolu bakışları dikkatimi çekti. Her dövüş anında, kafesin etrafını saran kalabalık, tezahüratlarla dövüşçüleri destekliyordu.
Korkarak Nisa'nın elini sıkıca tuttum. Bu kalabalıkta her an her şey olabilirdi. İnsanlar aniden coşarken kafese baktım. Bir adam yerde uzanıyordu, diğeri ise gururla kendini gösteriyordu. Sanırım maç bitmişti. Baygın adam kafesten çıkarıldı ve galip gelen kendi kendisini çıkardı. Maçın bittiğini düşünürken bir başkası kafese girdi.
Takip ettiğimiz çocuk ağır adımlarla kafesin ortasına ilerledi. Kalabalık, onu görmenin etkisiyle bağırmaya başladı, ancak sanki o, bütün bu sesleri duymuyormuş gibi, yüzünde yoğun bir konsantrasyon vardı. Attığı her adım güçlü ve özgüven doluydu; kasları her hareketinde belirginleşiyor ve izleyicilerin tezahüratlarına karşılık verirken bile sahip olduğu duruşunu koruyordu. Siyah dövüş pantolonu vücudunda olan tek kıyafetiydi.
Dövüş başladığında çocuk, adeta bir dansçı gibi rakibine karşı ustalıklı hareketler sergiliyordu. Salon, "Bronz, Bronz!" diye yankılanıyordu her hamlesinde. Nisa, çocuğun her hareketini heyecanla izlerken ben de etraftaki atmosferin gerilimini hissediyordum.
Bronz dedikleri çocuk dövüşü kazanmasıyla birlikte salonun coşkusu zirveye ulaşırken, Nisa'nın gözleri çocuğa doğru büyük bir hayranlıkla bakıyordu. Bronz rakibinin üstünden doğrulup kalabalığa kısa bir bakış attı. Saçları ter içinde kalmış olsa da, yüzündeki keskin ifade bozulmamıştı. Bronz'un bakışları kalabalığın içinden Nisa'yla kesişti. Kaşlarının arasındaki çizgi belirginleşirken Nisa'yı tanıyormuş gibi baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bok Tayfa
RandomOn kişilik bir kız grubunun saçmalıkları ile dolu bir lise senesi. En fazla ne olabilir ki?