"Bize balkon çiçeği lazım, sokak gülünü herkes koklar." Keyifli okumalar.
Uzuuun bir aradan sonra tekrar sahalardayım agalar.
----------------------------------------------------------
"Doğruluk mu cesaret mi?"
Kampın son günü ateşinin etrafında oturmuş, oyunun heyecanına kapılmıştık. Ancak ortada bariz bir sorun vardı ve kimse bunu fark etmiyordu. Sorun ne miydi? Ateşin etrafında oturduğumuz için çoğumuz dönen şişenin kimleri gösterdiğini göremiyordu. Ama Eslem, şişeyi yanında döndürüyor ve çıkan kişileri biz göremediğimiz için kendisi söylüyordu.
Yalan söylüyor olabilirdi. Muhtemelen de öyleydi. Sallıyordu. Ama dediğim gibi, kimse bunu fark etmiyordu.
"Cesaret," diye İnci'nin sorusunu cevapladı Aliye.
"O zaman kalk ve kampın etrafında 10 tur koş."
Aliye şaşkınlıkla bağırdı. "Yuh İnci! Gece gece ne 10 tur koşması?"
İnci baygınca göz devirdi. "Onu bana hocanın çadırına girmemi istemeden önce düşünecektin. Senin yüzünden görmemesi gereken şeyler gördü bu gözler!"
Aliye zorla ayağa kalktı ve koşmaya başladı. Kamp alanı 30 çadırdan oluşuyordu her çadırda üç kişi kaldığından, haliyle büyüktü. Aliye koşusunu sabaha kadar tamamlasa yeriydi.
Eslem şişeyi tekrar çevirdi. Çıkan sesten şişenin durduğunu anladım ama tabi ki kimse görmedi. Hatta Eslem, yanındakiler bile görmesin diye şişenin üstüne abanmıştı.
Eslem suratında hain bir sırıtışla bize bakıp, "Reyyan ve İnci. Reyyan soruyor," dedi.
"Sonunda ben. Söyle bakalım İnci, doğruluk mu cesaret mi?"
"Tabii ki cesaret değil, doğruluk."
Reyyan yavaşça gülümsedi. "O zaman matematikçinin çadırında ne gördün detaylıca anlat."
İnci'nin gözleri kocaman açıldı. Ona merakla bakan bizlerden kaçamayacağını anlayınca konuştu. "Şey... Matematikçi uzanıyordu.... Üstünde de-" İnci kafasını sallayıp aklındaki görüntüyü silmek istedi. "Üstünde de... Şoför abi vardı..."
Herkesten bir hayret nidası çıktı. Eslem şaşkınlıkla, "Oha, daha neler!" dedi.
Nisa, yanında duran Eslem'in kafasına bir tane geçirdi. "Sen neye şaşırıyorsun mal! Adama ne kadar Rumi amcayı anlattıysan, özenmiş işte."
Eslem kafasını ovuşturup şişeyi tekrar çevirdi. Yine şişenin üstüne abanmıştı ama bu sefer çıkan kişiler yüzünden yüzünü asıp, "Nisa ve Bronz çıktı. Nisa soruyor," dedi.
Nisa dışında hepimizden itiraz sesleri yükseldi.
"Niye hiç biz çıkmıyoruz? Hep sen ve arkadaşların çıkıyor," diye tanımadığım bir kız konuştu. Oyunu okuldan tanımadığımız birçok kişiyle beraber oynuyorduk. "Aynen öyle," diye başka biri destek çıktı.
Eslem şişeyi alıp kıza sallamaya başladı. "Lan gerizekalı, Bronz benim arkadaşım mı!? Çıkmıyorsanız siktirin gidin, al bu şişeyi de gö-" Betüş son anda Eslem'in ağzını kapatınca küfür yarım kaldı.
"Tamam, sakin olun. Bu sefer ben çevireceğim." Betül şişeyi alıp çoğumuzun göreceği şekilde çevirdi.
Şişenin geldiği isimler absürt derecede saçmaydı. Belki de kaderdi.
Bronz ve Eslem.
"Şansıma sıçayım," diye hayıflandı Nisa.
Betül gergince gülümseyip, "Bronz ve Eslem. Bronz soruyor," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bok Tayfa
RandomOn kişilik bir kız grubunun saçmalıkları ile dolu bir lise senesi. En fazla ne olabilir ki?