BÖLÜM 4: Bir Takım Hainler

45 10 137
                                    

"İçtim şarabı, siktim arabı." Keyifli okumalar.

(Bu bölümü Eslem kendisi kendi bakış açışıyla yazdı ve bende küçük düzeltmeler yaptım, haberiniz ola.)

-------------------------------------------------------

"Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar... Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar!"

Böğüre böğüre Gençlik Marşı'nı söyleyerek ve ayaklarımı yere garezim varmışçasına basarak okul kapısına doğru yürüdüğüm sırada bana eşlik eden tek kişi Nisa'ydı.

İkimiz birlikte uygun adım ilerliyorduk demir kapıya doğru. Diğerleri ise ucubeymişiz gibi bakıyorlardı bize...

Bu coşkumuzun sebebi hafta sonu gideceğimiz kamp gezisiydi. Doğayla iç içe olma, ormanda uyuma, çadırlarda kalma düşüncesi beni heyecanlandırıyordu açıkçası. Ama Azra'nın arkamdan "Bir susmadı be..." dediğini duyunca duraksayıp ona doğru döndüm.

"What dedin gülüm?"

Cevap vermek yerine pis pis sırıttı ve omuz silkti yalnızca. Betül ve Kübra onun bu hareketine kıkırdayınca onlara kaçamak bir bakış atıp tekrar önüme döndüm.

Nisa'yla birlikte marşı söylemeye devam ederek demir kapıya ulaştık fakat henüz altı dakika vardı zilin çalmasına. Ve sanki biz ilkokul velediymişiz gibi bir dakika kalsa dahi asla bizi dışarı salmıyordu güvenlik abla. Keltoş müdürün emri böyleydi...

Tabii biz, özellikle de Kübok, Nisa ve ben, pek uymuyorduk bu kurallara. Aliye, Reyyan ve Kübra kuralları çiğnediğimiz için korkudan ayılıp bayılsalar da sürekli okuldan kaçıyorduk.

Ve zilin çalmasına otuz saniye kalsa bile yapıyorduk bunu. Sonuçta vakit nakitti...

Bu illegal hareketlerimiz yüzünden güvenlik abla artık bizi tanıyordu. "Nereye?" diye sordu ukala bir tavırla, ben hiç düşünmeden kapıya hamle yaparken.

En ciddi tavrımı takındım ve "Aç kapıyı Veysel Efendi!" dedim hönkürerek. "Mahmut Hoca'nın emriyle Uganda Cumhurbaşkanını karşılamaya gidiyoruz!!"

Yemedi tabii, hoşaf suratlı karı.

"Hadi Eslem, hadi ablam..." dedi beni el yordamıyla kapıdan uzaklaştırırken. "Az bekleyin, çalacak zaten zil."

Bu kez olaya dahil olan ve camış gibi bağıran Nisa oldu.

"Abla zil çaldı zaten, duymadın mı!!?"

Bizimkilerin yine arkada kıkırdadığını duyabiliyordum.

Bu kızın mallık seviyesi beni bitiriyordu ama hiçbir şey söylemedim. Okul eteğimin altına giydiğim Adidas eşofmanımı kavradım ve hafifçe yukarı kaldırdım paçalarını. Sonra gelişigüzel bir tekme savurdum demir kapıya.

"Açın ulan kapıyı!!"

Kübok kendini tutamayıp anırmaya başlarken Nisa arkamdan sırtıma vurup "Açın lan!!" diye bağırarak destek oldu bana. "İşimiz gücümüz var, adamı hasta etmeyin!"

Güvenlik abla bizim mallıklarımız yüzünden delirip üzerimize yürürken hayvandan hallice bir tekme daha vurdum kapıya. Tabii o sırada arkamda dikilen müdürden haberim yoktu...

"Eslem?"

Ellerimi hızlıca eşofmanımdan çekip bizim keltoşa döndüm. "Hocam?" dedim sevimli görünmeye çalışarak.

"Eslem." dedi yeniden.

O susmayınca ben de susmadım...

"Hocam..."

Bok TayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin