Bölüm 3

47 5 3
                                    

Merhaba! 👋🏼

Hadi kurgu hakkında bi kaç kelime birşey yazın :)

Zevkle Okumalar

*


-Gayesu'nun eve yerleşmesinin ardından 11. gün-


🎨 Gayesu'nun Anlatımından;

"Çüş! Yavaş ol! Buzdolabı o, boru değil. Kapısını dan-dun çarparsan üç günde elimizde kalır."

Yine söyleniyordu! Ne zannediyordu bu adam kendini, maddenin ebedi koruyucusu filan mı?

"Bilerek çarpmadım, tamam mı Yunus? Elim dolu görüyorsun, bir anda kapanıverdi işte!"

Hem mutfak masasında oturmuş ona omlet yapmamı bekliyor, yardım etmiyordu; hem de buzdolabı kapısını ayağımla kapatmak zorunda kalınca ben suçlu oluyordum.

Dengesiz herif! Dırdır konuşacağına kaldırıp kıçını yardım etseydi madem öyle...

"Daha en başında ne dedik Gayesu? Eşyaları zarar verecek şekilde kullanmayacağız dedik, değil mi? Hafıza problemin mi var anlamıyorum ki.." Hala söyleniyordu. Huysuz dedem bile bu herifin yanında melek gibi görünüyordu gözüme.

Sinirimi tepeme çıkarıyordu. Sesim ister istemez yüksek çıkmıştı.

"Yaaa! Bana bak Yunus efendi! Unuttun galiba, ben de artık bu evin bir sakiniyim. Kiramı ve bana düşen bütün masrafları ödedim. Mobilya taksitlerini bile. Yani bu, o buzdolabının yarısı bana ait demek oluyor. Bu da onu istediğim gibi kullanabileceğim anlamına geliyor, bilmem anlatabildim mi?"

"Bağırma bana! Çocuk yok senin karşında!" diye çıkışıvermişti sinir küpü herif. "Ne uyumlu cici bici bir kız derken kalacağın kesinleştikten sonra içinden canavar çıktı resmen. Üstelik altı üstü bir omlet yapacaksın onu da beceremedin. Etrafı kırıp döküyorsun. Tamam yeter bırak. Ben yaparım."

Hem suçlu hem güçlüydü! Neden bağırıyordu ki şimdi bu bana?

"Al ne yaparsan yap. Sana iyilik yapanda kabahat."

Tavayı, spatulayı tezgaha öylece bırakıp odama geçtim. Uğraşamayacaktım bu meymenetsizle. En güzeli fakülte kantininde kahvaltı yapmaktı.

Bu arada okula gitmek üzere üzerimi giyinirken bir yandan da katlandığım bunca şeye değip değmeyeceğini sorguluyor, kendi kendime söyleniyordum.

"Sanki babasının kızıyım, yok efendim onu öyle yapma, bunu böyle koyma, şunu şöyle kapatma.. Bu ne be? Esir kampında mı yaşıyoruz? Sanki bedava kalıyorum burada! Parasıyla değil mi kardeşim? Ben de ödüyorum... Hayır yani şu minnacık hap kadar oda için çektiklerime değer mi?"

Bir anlığına durup şöyle bir düşünmüştüm de....

Sanırım değerdi.

Okula yürüme mesafedeydi bu ev, yol masrafım yoktu. Üstelik ufak tefekti, ısınma, barınma harcamaları azdı. Masrafları paylaşabileceğim bir ev arkadaşım da vardı; huysuz muysuz... Her açıdan karlıydım bu evde kaldığım sürece.

Yani ... Çektiklerime birazcık değiyordu.

Sanırım biraz daha sabretmem gerekiyordu.

Bir süre sonra ise "Hadi hazırsan çıkalım. Oyalanma!" dediğini duydum Yunus'un.

Aynı Çatı AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin