XXXV. Bölüm: Final

183 27 45
                                    

Bu bölümü okurken en sevdiğiniz şarkıyı dinleyebilirsiniz.🧷


3 Yıl sonra

Üniversite 2. sınıfta okurken bir yandan da Kore'de çevirmenlik ve aynı zamanda da seslendirmenlik yapıyordum. Hem Kore'yi, hem de İngilizce'yi akıcı konuşabilmem meslek edinmemde büyük yardımcı olmuştu. Hızlıca bir meslek edinmiştim.

Bir animasyon film yönetmeni, hazırladığı anime türünde bir dizide benden yardım istemişti. İşletmesi ise Ulsan'daydı. Bunu öğrendiğim an aklıma Hyunjin gelmişti. Defalarca onu ziyaret etmeyi planlamıştım. Ancak hiçbiri gerçekleşmemişti. Yaz tatilinde bir kaza yaşanmıştı, bu yüzden iki buçuk ay boyunca ayağım alçıya alınmıştı. Bir araba çarpmıştı. Neyseki büyük bir olay değildi. Ancak planlarımı alt üst etmeye yetmişti.

Bu olayın ardından ise zamanla ona olan ilgim azalmış ve artık ziyaret planları yapmayı bırakmıştım. İşin aslı, onun beni unuttuğundan emindim. Onu engellemiştim, biliyorum ancak birçok kişi başka hesaplar yardımıyla birbirlerine ulaşıyordu. Bana ulaşma imkanı vardı. Tabii benimde ona ulaşma imkanım vardı. Ancak ikimiz de bu fikre yanaşmamıştık. Belki de ikimiz de bunu yapacak kadar birbirimizi sevmemiştik.

Ancak şimdi, Ulsan'a gideceğimi düşündüğümde, onu nasıl özlediğimi fark etmiştim.

Gelen bu teklifi kabul etmiştim. Şirket uçak biletlerini ve kalacağım yeri ayarlamıştı. Orada bir hafta kalacaktım. Hazırlanan bu anime tarzı dizideki tüm repliklerimi tek seferde halletmeyi umuyordum.
Başrolü seslendirecektim, bu da işimin uzamasına neden oluyordu. Tabii ki başrole verilen partlar en önemli olanlardı. Dikkat çekilecek noktaydı. Bu yüzden harika bir iş çıkarmak zorundaydım.

Ulsan'a vardığım ilk günüm boş beleş geçmişti, yorucu yolculuğun üzerine dinlenmiş ve iyice kestirmiştim.

Ertesi gün seslendirme işleri başlamış ve tam beş gün sonra son bulmuştu.
Son bir gün ise bana kalmıştı. Bu günümü Hyunjin'i ziyaret etmek için kullanacaktım.
Bu kadar zaman sonra onu görmeye gitmem manstıksızdı, ancak kendime hakim olamıyordum. Bir sevgili edindiğinden emindim. Bu yüzden hazırlıklıydım. Bir sevgilisi olduğunu gördüğümde üzülmeyecektim.

Telefonumda hala olan o numarayı aradım.


Jeongin'i aradım. Açmayacağındna deli gibi korkuyordum. Neyseki uzun bir bekleyişin ardından telefonu açmıştı. Heyecandan ne diyeceğimi bilemedim.
"Alo? Felix hyung? Sen misin?"
Onun sesini duymak bile iyi gelmişti. Hyunjin'e ulaşabilmem için ona ulaşmam şarttı ve ulaşmıştım. Bir adım atmıştım işte.
"Evet." dedim. "Benim."
"Ah, inanamıyorum! Beni arayacağını hiç aklıma gelmezdi." sesi neşeyle duyuluyordu.
"Ben Ulsan'dayım." dedim. "Ve düşündüm de... benim Hyunjin'le görüşmem lazım." zorlukla yutkundum ve devamını söylemeye kendimi zorladım. "Onun numarasın şuanda bende yok. Onunla buluşmamı sağlayabilir misin? Sizin evinizde kalıyor diye biliyorum ve-"

"Hyung, sana konum atacağım." dedi sözümü keserek. "Bir kafede buluşalım." dedi.
"Olur, elbette."

Bana attığı konuma bir taksiyle gittim. Tatlı ve eski bir kafeydi geldiğim yer. Onu tekrar aradım.
"Nerelerdesin?" diye sordum kafenin etrafında dolaşırken.
"Kafenin ikinci katındaki terastayım." dedi. Hızlıca içeri girip merdivenleri aceleyle çıktım. En köşede, parmaklıkların yanındaki masada oturuyordu. Birer soğuk kahve vardı. Ulsan'ın bu sıcak havasında yanıp biterken içmelik güzel bir içeceğe benyordu.
Jeongin beni görünce ayağa kalktı ve gülümsedi. Birbirimize sıkıca sarıldık.
"Ziyaret etmene çok sevindim." dedi ve gamzelerini göstererek kocaman gülümsedi.
Saçları uzamıştı. Boyu da öyle. Boyu artık benden daha uzundu.

That's My Juliet | Hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin