04.07.2024
20.30__
"Grazie Signor!" (Teşekkürler bayım!)
Elimdeki anahtarı apartın girişindeki görevliye teslim ettim. Adımlarım bir yandan hızlı bir yandan yavaştı. Ne gitmek ne de kalmak istiyordum. Valizlerimi birkaç komşumun yardımıyla kapıya kadar indirmiştim. Zaten aldığım siparişleri saymazsak çok fazla eşyam da yoktu.
Üç senedir oturduğum binanın girişine son bir kere daha baktım. Anılarım gözlerimin önünden geçiyordu. Aynı zamanda anılarımı bozan bir ses de kulağımda varlığını tekrar hissettirmeye başlamıştı. Omzumla desteklediğim kulağımdaki telefonu boşta olan elimle tuttum.
"Beni almaya bir minibüsle gelmeniz gerekecek albayım." Binanın girişinde beni geçirmek için bekleyen, buradaki en değerli varlıklarımın yanına doğru yürüyordum. Gidişlerin en zor kısmı vedalaşmalar oluyordu ve ben bunu bana yapmamaları için bir süredir onlarla savaş halindeydim. Yenilgimi beni almak için gelen taksinin yanında durarak yüzüme çarpıyorlardı.
"Seni tek valizle gönderdik İnci." Babamın heyecanlı sesine rağmen gözlerini devirdiğini görmesem de biliyordum. Babam tam anlamıyla seviyorsun sende hala saklama gözlerin ele veriyor seniydi.
"Bir valiz halamın siparişleri zaten." Uzunca bir süredir çalışmayan döner kapıyı elimle iterek döndürdüm. İtalya'daydım, medeniyetin göbeğinde. Bu kapıyı buraya taşındığımdan beri elimle iterek döndürüyordum. Sanırım çalıştığına şahit olan bir komşum da yoktu.
"Defne'yle görüşmeni sen küçükken yasaklamam gerekiyordu." Ve evet annemin değil babamın sinirlenince halası kılıklı dediği çocuklardandım. Çünkü ne annem ne de babam bu tarz işlere kafa yormazlardı. Ancak ben de alışverişe fazla meraklı birisi değildim zaten, halamın birazcık siparişlerini almıştım hepsi bu kadardı.
Babamı es geçip kapıda gördüğüm binanın temizlik görevlisine "Stammi bene ci vediamo." (Kendinize iyi bakın, görüşmek üzere.) dedim. Telefonla konuşmak için vedamın fazla yoğun bir dilimindeydim şu an. Babam kendisine bir cevap beklerken ben tanıdığım herkese veda etmeye çalışıyordum. En sonunda ufak bir Kerem Ulaş tribi yiyip aramayı sonlandırdık. Yaş aldıkça huyu suyu değişen bu adamın gençliğini annemden dinledikçe kulaklarıma inanamasam da benim babamdı işte. Uçaktan inince beni zorlu bir gönül alma süreci bekliyor olacaktı. Her şeye rağmen dört sene sonra temelli bir şekilde Türkiye'ye dönüyor olmak beni heyecanlandırıyordu.
Ve işte bu vedanın en zor kısmına geliyorduk. Kapının önünde bir taksi beni bekliyordu. Valizlerim ortada görünmediği için Fabio'nun onları çoktan taksiye koyduğunu anlamıştım. Fabio... Ah bu adam son anımda bile benim buradaki elim ayağım olmaya devam ediyordu.
Bozuk kapısını bile özleyeceğim binadan iyice uzaklaşıp yaklaşık iki saat önce henüz kahvaltı yaparken görüntülü arayıp ağlamaya başlayan Mia'ya sarıldım önce. Mia benim buradaki Fabio'dan sonra en yakın dostumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARKUT KANADI
Teen FictionEski Türkler, gök katlarının kayından olma hayat ağacının dallarında bulunduğuna inanırlardı. Bu ihtişamlı ağaç ulaşılmaz mavi gökle yeryüzü arasındaki bağlantıyı kurardı. İşte Markut, hayat ağacının yedinci ve son katında dururdu. Bir hudut misali...