İyi Okumalar🤍
________
Lisa
Komodinimin üzerinde saatlerdir bipleyip duran alarmıma gözlerim kapalı erişmeye çalışıyordum. "Oooff..." diye bıkkınlıkla, mırıldandım. Nihayet onu kapatabildiğimde gözlerimi açtım, başımı yana çevirdim ve saatin tam olarak 06:57 olduğunu gördüm.
Uyuduğum uykudan hiçbir şey anlamamıştım ama çoktan saat 7 olmuştu. Ne kadar uzun uyursam o kadar çok uykulu hissederdim, bu yüzden alarmlarım genelde 6-7 arasıydı.
Hızla doğruldum ve odamdaki banyoya girerek kısa bir duş almak için üzerimdekiler çıkardım. 10 dakikalık bir duşun ardından tonikle yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçalamış... ardından kıyafetlerimi giyinmek için dolabımın önüne yürümüştüm.
Rahat bir siyah eşofman, aynı şekilde siyah bir üst... vücudumu saran bir hırka ve spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Başıma şapkamı geçirip kulağıma kulaklıklarımı taktıktan sonra sabah koşum için odadan ayrıldım.
Bir kat aşağıya indim, merdivenlere adımlamadan önce gözlerim koridorun sonundaki odada takılı kaldı. Büyük bir ikilem arasında kalsamda Hoyeon'un odasının önünden geçip, Daeron'un odasının önünde durdum.
Kapıyı hafifçe ittirdim, başımı içeri uzattığımda uyuduğunu gördüm.
Birkaç saniye daha ona baktıktan sonra hızla kapıyı çekip seri adımlarla aşağıya indim. Evden ayrılıp arabama bindim, sahil buradan 10 dakikalık bir mesefade olsa da uğramam gereken bir yer vardı.
Sahile ulaştığımda arabayı park ettim. Hafif bir tempoda koşmaya başladığımda, kafamı meşgul eden düşüncelerden kurtulmak için son ses müzik açtım ve hızımı daha da arttırdım.
Sabahları en az 5 kilometre koşmam gerekirdi. Bacak kaslarımı güçlendirmek için yaptığım bir şeydi ve yıllardır birçok faydasını görmüştüm. Bunu bazı arkadaşlarıma söylediğimde şaşırıyor ve benim insan olup olmadığımdan şüpheleniyorlardı.
Fakat 10 yaşımdan bu yaşıma kadar tek bildiğim şey ağır antrenman, acı, yumruklar ve ring olmuştu.
Bu benim artık bir rutinimdi.
5 kilometrelik yolu 20 dakikada bitirip tekrardan arabama geçtiğimde spor salonuna doğru sürmeye başladım.
En kötüsü şimdi başlıyordu işte...
Arabadan inip büyük binadan içeri girdim ve en alt kata inmeye başladım. Uzun zamandır buraya uğramıyordum. Eski püskü kapıyı sertçe ittirip açarken görüş açıma Taehyung ve Chaeyoung girdi.
Taehyung kolları göğsünde sessizce beni izlerken kolunu kaldırdı ve memnuniyetsiz bir sesle, "2 dakika geciktin." dedi.
"Trafik vardı." dedim, sporcu çantamı kenara fırlatırken. "Bence ilk güne göre zamanında yetiştim, ne diyorsunuz?"
Ah... antrenörlerim biraz fazla katı olabiliyordu.
Taehyung senelerdir baş antrenörümdü, Chaeyoung ise onun yardımcısı. Antrenman ve maç zamanları dışında oldukça iyi arkadaştık, fakat diğer anlarda tamamen farklı iki insanlardı.
Buna artık alışmıştım.
Taehyung bana kısa bir bakış atıp tabletine döndü ve, "Kaç kilometre?" diye sordu.
"5 kilometre." dediğimde birkaç şey yazdı ve tableti Chaeyoung'a uzattı. Ellerini birbirine çarpıp gülümsedi, "Başlayalım o zaman." dedi, heyecanlı bir şekilde. "Değiştir üstünü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncorrigible - [JENLİSA]
RandomKedi gözlerini yüzüme diken ve sürekli anlamlı bakışları ile bana bakan bu kadın ya benim en büyük zaferim olacaktı, ya da en büyük mağlubiyetim.