Bölüm 11

605 84 267
                                    

İyi Okumalar🤍

______________

O günden bu yana kafamın içinde birden çok ses konuşuyordu. Düşüncelerim yumak gibi birbirine girmiş, içimdeki karmaşa zihnimi yorarken ne yapacağımı bilemiyordum.

Lisa ile neredeyse 1 haftadır asla konuşmamıştık. Okulda görse bile yüzüme bakmıyordu, yanımdan geçip gidiyordu.

Sanırım o gün biraz fazla üstüne gitmiştim. Aklıma dolan o düşüncelere mani olamamış ve kardeşime yardım etmesine rağmen ona değişik imalarda bulunmuştum. O günün akşamında sakin kafayla düşündüğümde gerçekten haksız olduğumu ve gereksiz bir tepki verdiğimi fark etmiştim.

Son bir haftadır onunla nasıl konuşma başlatabilirim diye düşünüp duruyordum. Saera, her Lisa'nın konusu açıldığında onu koruyor ve o gün söylediklerimin tamamen saçmalık olduğunu yüzüme vuruyordu. Hal böyle olunca bende ister istemez gün geçtikçe kendimi suçlu hissetmiş ve utanmıştım.

Uyuşan zihnimde onunla nasıl tekrardan konuşma başlatacağımın cevaplarını ararken duş başlığının altından çıkıp üzerime bir havlu doladım. Düşünceli gözlerim boşluğa takılmış gibi amaçsızca dalıp gidiyordu.

Banyodan çıkıp yatağıma oturdum. Havluyla sarmaya üşendiğim saçlarımın ucundan damlayan su tanelerin bazıları tenime, bazıları da beyaz yünlü halının üzerine süzülürken sesli bir nefes çekip gözlerimi kapadım. Beynimi kemiren düşünceleri bir kenara itip ayağa kalktım ve gardırobuna yöneldim.

Kıyafetlerimi seçmek için dolaba göz gezdirdiğimde sırada dış kapının zili evde yankılandı.  Üzerime göz gezdirip kapıyı açmakta kararsız kalırken "Saera!" diye seslendim, fakat hiçbir cevap gelmedi. Aynı anda kapı tekrar çaldı. Dudaklarımın arasında bir küfür mırıldanıp merdivenlerden indim.

Annem ve babam iş için şehir dışında çıktıkları için gider gitmez kızları çağırmıştım, onlar gelmiş olmalıydı. Üzerimde havlu olmasına aldırmadan kapıyı hafifçe araladım. Gördüğüm kişi ile gözlerim irice açıldığında hızla kapının arkasına saklandım, kafamı uzatıp ona baktım.

"Ne işin var burada?" diye şaşkınca sorduğumda gözlerini kısmış beni izliyordu. Lisa kimi görmeyi bekliyordu bilmiyordum ama kapıyı açar açmaz havlulu bir beni beklemediği aşikardı. Bakışlarını bedenime hiç indirmeden sadece gözlerimin içine baktı uzunca, 1 haftadır yüzünde olan o soğuk ifade yerli yerindeydi.

Gerçi... ne zaman gitmişti ki o ifade?

"Saera nerede?" Direkt onu sorması başta afallamama neden oldu. Dudaklarım aralandı, ama birkaç saniye cevap veremedim. Beklentiyle gözlerimin içine bakarken kaşlarını kaldırdı, cevap vermemi beklercesine. Hızla kendimi toparladım, anlamsız bir şekilde ona bakarken, "Ne yapacaksın Saera'yı?" diye sordum.

Bugün üzerine ona çok yakışan siyah bir trençkot içine de boğazlı beyaz bir kazak giymişti. Elini cebinden çıkardı ve kolunu kaldırdı, gözleri kol saatinde gezindi. "Geç kalacağız, hızlı olmasını söyler misin?" Sorumu umursamadan söylediği cümle sinirlenmeme neden olduğunda kapının arkasından çıktım, elim göğsümün üzerindeydi. "Lisa, doğru düzgün cevap verir misin?"

Merdivenlerden duyduğum sesler ile başımı arkaya çevirdim ve Saera'yı gördüm.

"Hadi, hadi hızlı." diye acele bir şekilde konuşan Lisa'ya döndüm, o sırada bakışlarımız kesişti. "Kaçırmıyorum kardeşini, bakma bana öyle."  Saera'nın yanıma geldiğini hissettiğimde ona baktım ve üzerindekileri uzunca süzdüm. "Nereye böyle?"

Saera heyecanla ellerini birbirine kavuşturdu. "Lisa beni maça götürecek." Kaşlarım havalandı. Nereden çıkmıştı bu? "Ne alaka? Ne maçı?" Lisa'nın bir iç çektiğini duydum, bu sefer konuşan o'ydu. "Saera'nın dövüş sporlarına karşı büyük bir hayranlığı olduğunu öğrendim, bugünde bir arkadaşımın kafes dövüşü müsabakası var, onu izlemeye gidiyoruz."

İncorrigible - [JENLİSA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin