İyi Okumalar🤍
_____________
Hoyeon elindeki telefonu öfkeyle sıkmaya devam ederken söve söve yürüyordu yolda. Adımları asfalt zemini dövüyor gibiydi. Kendinin de ilk kez duyduğu yaratıcı küfürler dudaklarından dökülürken telefonun ekranını açıp yaklaşık bir dakika önce aramayı denediği numarayı tuşladı tekrardan.
Telefonu kulağına yasladığında adımları kısa süreliğine de olsa durmuştu. Bu defa bir cevap alacağını umsa da saniyeler sonra kulağına dolan 'aradığınız numaraya ulaşılamıyor' cümlesinden sonra hırsla soludu ve aramayı sonlandırdı.
"Seni bulduğum ilk yerde o telefonu bir yerlerine sokacağım, bekle sen." diye kendi kendine mırıldandı. Hızla yürümeye devam ederken yolun sonunun sahile çıktığını görünce Lisa'nın buralarda olduğundan neredeyse emin olmuştu.
Ona ulaşamadığı zamanlarda genelde sahil kenarında, evinin yakınlarında olurdu. Arabaların geçip gittiği caddede sağına soluna bakınarak karşıya geçtiğinde sahile ulaşmıştı.
Tanıdık bir yüz görme umuduyla etrafa bakarak ilerlerken telefonunun verdiği düşük şarj uyarısına göz devirmişti.
"Tam zamanında."
Yaklaşık yarım saat önce konuştuklarında Lisa telefonu fazlasıyla sarhoş bir şekilde açmıştı, normalde sporcu olduğu için asla çok içen bir insan değildi ama son zamanlarda Hoyeon sürekli onu kafası uçmuş bir halde buluyordu.
Son bir kez daha telefonunu cebinden çıkarıp Lisa'yı aradı. "O kafayla nerene soktun acaba telefonu gerizekalı?" dedi diğer aramalarından farklı bir sonuç alamadığında.
Havanın soğukluğu yüzünden ceketine daha çok gömüldü. Ellerini ceplerine sokup gözlerini etrafta gezdirirken sol çaprazında kalan bankta gördüğü bedenle beraber sinirle soluyup adımlarını o tarafa yönlendirmişti.
"Ne bok yiyorsun lan burada?" diye sordu hiddetle. Bankta yayılmış elindeki şişeden içkisini yudumlayan Lisa'nın görüş açısına girdiğinde gördüğü görüntü karşısında yüzünü buruşturmuştu Hoyeon. "Mala dönmüşsün."
Lisa şişeyi dudaklarından uzaklaştırırken gevşekçe sırıttı. "Sağol, iltifat için."
"Gerizekâlı," dedi öfkeyle. "Kalk yürü, eve bırakayım seni."
Lisa onu duymamazlıktan gelerek elindeki şişeyi kafasına diktiğinde Hoyeon sıkıntıyla bir nefes alıp Lisa'nın elinden şişeyi almaya çalıştı. Sarhoş olmasına rağmen Lisa şişenin Hoyeon'un eline geçmesine engel olmuş ve onu göğsünden geri ittirmişti.
"Salak mısın sen?" diye konuştu Hoyeon. "Ver şu elindekini, yeteri kadar içmişsin."
Lisa gevşek gevşek sırıtmayı bırakırken bıkkın bir tavırla ofladı. "Amma kafa siktin be. Defol hadi evine."
"Düzgün konuş gebertirim seni."
Histerik bir şekilde güldü. "Deneyebilirsin." dedi Lisa, alayla. "Pek olumlu sonuçlanmaz ama senin için."
Hoyeon ani bir refleksle şişeyi elinden kaptı ve çöpe döküp yere fırlattı. Yere düşen şişe ses çıkarırken Lisa yüzünü buruşturarak önüne dönmüştü. "Çöpe atabilirdin. Çevreye zarar veriyorsun."
Hoyeon öfkeyle nefesini verdi. "Leş gibi alkol kokuyorsun." dedi yanına otururken. Aslında o kadar da kokmuyordu fakat yüzünden ne kadar çok alkol aldığını açık açık belli ediyordu. Gözlerini bile zar zor açıyordu. "İçemezsin daha. Alkol komasına falan mı girmek istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İncorrigible - [JENLİSA]
De TodoKedi gözlerini yüzüme diken ve sürekli anlamlı bakışları ile bana bakan bu kadın ya benim en büyük zaferim olacaktı, ya da en büyük mağlubiyetim.