02.07.2024
20.30
Keyifli okumalar.
_
Yüzbaşı Erdem Bozdemir postallarının zeminde bıraktığı sessiz kükremeyle ilerledi. Yerin yedi kat altında, cehenneme en yakın noktalardan birinde olmasına rağmen buraya gelirken bir an bile tereddüt etmemişti. Duvardan süzülen sular postallarının altında büyük bir ihtişamla ezildi. Sol eli palaskasındaki silahı kontrol etti. İnine giren bir aslan misali kendinden emindi, daha önce buraya defalarca gelmişti.
Silahına davranmak için acele etmedi. Taşların oyuntularına yapılan ahşap kapı onun ayak sesleriyle beraber ardına kadar açıldı. Kapının önünde takım elbiseli bir adam ve içeride tanıdık bir yüz vardı. Silahında duran eli yavaşça geri çekildi. Kapıdan girmeden önce takım elbiseli adamın tam yanında durdu. Gözleri ilerideki adamdaydı.
"Uzaklaş."
Kalın sesi bağırmak için çaba göstermemesine rağmen yerin yedi kat altında yankılandı. Takım elbiseli adam tereddütle içerideki adama döndü. Yüzbaşı Erdem Bozdemir adamın onay beklediğini anladığında da ona bakmıyordu.
"Beni dışarıda bekle evlat."
Genç adamın beklediği onay geldi. Mekâna hiç uygun olmayan siyah rugan ayakkabılarıyla yüzbaşının az önce geldiği yolu takip ederek uzaklaştı. Yeni olduğu belliydi. İçeri girdi ve kapıyı kapatırken "Yeni maceralara mı atılmaya karar verdin?" diye sordu. Kapıdan uzaklaşan adamdan bahsediyordu.
"Bakma öyle olduğuna, akademideki en sağlam adamlardan birisidir."
Yüzbaşı adamın karşısındaki sandalyeyi çekip otururken huysuzca "En sağlamı olsa iyi olur." diye mırıldandı. Karşısındaki adamı korumak akademideki yeteneklerden daha fazlasını isterdi.
"Buraya gelmeme değecek bilgilere sahip olduğunu söyle."
Yaşlı adam her ne kadar istemese de yanındaki oksijen tüpüne uzandı. Burnundaki ince borular her zaman için hazır olarak orada duruyordu. Oksijen tüpünün pimini çevirdi ve burnuna dolan temiz havadan bir tutam içine çekti.
Yüzbaşı bir kenarı yukarı kıvrılan dudağıyla "Neydi şimdi bu?" diye sordu. "Duygu sömürüsü mü yapıyorsun?"
Bir tutam daha oksijenin ardından "Yaşlandığımı kabul et evlat." diye bir cevap aldı. "Fazla vaktim kalmadı."
Aralarındaki ilişki seneler süren bir samimiyete dayanıyordu. Yaşlı adamın beyazlaşan her saç telinde yüzbaşının izleri, yüzbaşının omzundaki her yıldızda ise yaşlı adamın emeği vardı. Erdem Bozdemir için bu adamın yaşlanmış olması kabul edilemez bir gerçek olarak karşısında duruyordu.
Dirseklerini önündeki masaya yaslayarak destek aldı. Dudaklarındaki tebessüm yerini ciddiyete bırakmıştı. Gözleri korkutucu bir havaya bürünmüştü. Amacı bu değilken bile bakışları böyle oluyordu. Yaşlı adam bir an için karşısındaki delikanlının düşmanlarına acıyacak gibi olduysa da vazgeçmesi çok vaktini almadı.
"Hadi oradan Sungur. Sen bu halinle hepimizi cebinden çıkarırsın."
Sungur aldığı iltifatla memnun oldu. Onun yaşındaki bir adam için bu sözleri duymak güzel ve hatta bazı zamanlarda mükemmel bile olabiliyordu. Yine de istifini bozmadı. İfadesiz yüzüyle Erdem'in söyleyeceklerini bekliyordu.
Erdem üniformasının cebinden bir zarf çıkartıp masaya koydu ve hemen ardından vakit kaybetmeden Sungur'a doğru itti. Yaşlı adam zarfı almadan önce oksijen tüpünün pimini çevirerek burnuna dolan oksijeni kesti. Onun için bu kadarı yeterli olacak gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARKUT KANADI
Fiksi RemajaEski Türkler, gök katlarının kayından olma hayat ağacının dallarında bulunduğuna inanırlardı. Bu ihtişamlı ağaç ulaşılmaz mavi gökle yeryüzü arasındaki bağlantıyı kurardı. İşte Markut, hayat ağacının yedinci ve son katında dururdu. Bir hudut misali...