Thirteen

142 9 98
                                        

Hâlâ çalmakta olan telefonun sesi kulaklarıma dolarken gittiği, gözden kaybolduğu yoldan ısrarla gözlerimi ayırmamaya devam ediyordum.İçimdeki küçük umut kırıntısı ile yola bakıyordum, belki döner gelir diye.

Ama yoktu, gelmiyordu.Gitmişti.

Bilmem kaçıncı defa olduğunu bilmeden bir kez daha sordum kendime, neden gitmesine izin vermiştim ki..

Sahi ya neden izin vermiştim ki? İstemiyordum bile gitmesini, beni bırakmasını.

Keşke diye geçirdim içimden keşke koşsaydım peşinden, tutsaydım kolundan, durdurdaydım onu, gitmesine izin vermeseydim..

Sonunda susmuştu telefonum, iğrenç sesi kesilmişti.Artık sadece etraftaki sesler geliyordu kulağıma.

Derin bir nefes alıp verdim.Hayır, ağlamamalıydım..

Tam o sırada karşıdan, onun gözden kaybolduğu yoldan gelen siyah arabayı gördüm.Geliyordu, o geliyordu..

Siyah araba tam önüme gelip durmuştu.Bakışlarım direkt ona kaydığında onun bana bakmadığını, düz ciddi bir ifade ile karşıya baktığını görmüştüm.
Ne bekliyordum ki zaten gülücüklerle dolu bir kucaklamayla karşılamasını falan mı, Tamda tahmin ettiğim gibi olmuştu.

Bakışlarımı ondan çekerek arabaya yönelttim, ardından ise yavaş adımlarla arabaya doğru ilerledim.
Bir an, acaba taksi ile mi gitseydim diye düşünmeden edemedim..ama olmazdı, çünkü taksicinin klasik sorduğu soru karşısında bile dayanamayıp ağlayabilecek durumdaydım şu an..

Binmek istemiyordum..Normalde can attığım araba yolculuğunu şu an istemiyordum.
Çünkü yolculuğu az çok tahmin edebiliyordum.

Kapının önüne geldiğimde derince bir nefes alıp verdim, kaderden kaçamazdım.Her ne olacaksa yaşansın bitsin kafasına girmiştim.

Arabaya bindim ve kemerimi taktım.O sırada Bay Mikkelsen'da çoktan sürmeye başlamıştı zaten.

Ölüm sessizliği hakimdi arabanın içerisinde.Kimseden çıt çıkmıyordu.İkimizde konuşmuyorduk, susuyorduk.
Arada bakışlarım ona kayıyordu.Ciddi ifadesi ile yola bakıyordu.Yoldan bakışlarını bir saniye olsun ayırmıyordu.

Geri döndüm önüme, kafamı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım.Konuşmuyorduk, ses yoktu, müzik yoktu..canım sıkılmıştı.

Her moralim düzeldiğinde hayat bir şekilde tekrar canımı sıkmayı başarıyordu.

Sonunda saatler gibi süren, araba yolculuğumuz bitmiş ve otele varmıştık.Hızla arabadan inerek otele giriş yapmıştım ve aynı hızla odaya doğru çıkmaya koyulmuştum.

Odaya girer girmez çantamı hızla yatağımın üzerine koyarak kendimi duşa atmıştım.Şu an ancak bu iyi gelebilirdi bana.Belki moralimi düzeltemezdi ama azda olsa iyi hissetmemi sağlardı.

Sanırım hayatım boyunca yaptığım en uzun duştu bu.İki saatlik duşumun ardından sonunda banyodan çıkabilmiştim.Üzerime rahat bir şeyler giyinerek saçımı taramaya başlamıştım.Normal davranmaya çalışıyordum, sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Ama olmuyordu, sürekli aynı şeyler aklımın içinde dönüp duruyordu.

Nefes alamıyormuş gibi hissettim bir an, daralıyordum, dört duvar arasında sıkışıyor gibi hissediyordum.Her şey üzerime üzerime geliyor gibiydi, başım dönüyordu.
Elim acı ile başımı bulurken sakin kalmaya çalıştım.Sakin kalmalıydım, zorundaydım.

Zorlukla kendimi balkona atmıştım belki biraz temiz hava iyi gelebilirdi, azda olsa kendimi iyi hissetmemi sağlardı.
Balkondaki, salıncağın yanındaki koltuğa attım kendimi.Hızla oturdum ve derin derin nefesler almaya başladım..

YENİ ORTAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin