Yabancı.
Parmaklarımın arasındaki biber gazına sıkı sıkıya sarılmış, göğsümü döven kalbimi hizaya getirmek için derin nefesler alıp ağzımdan veriyordum. Adamın parlayan kahverengi gözleri kısa ve seyrek kirpiklerinin arasından onu sarsan adama gözlerini çevirirken rahatlamak yerine tüm vücudum daha da gergindi. Bir yabancının yardımından ziyade tanıdık birini beklerdim ancak oydu: Saygın Ragıyf.
Adamın ensesinde gömleğinin yakalarını yumruğunun arasında sıkıştırırken gömleğinin döğmesi adamın boğazını zorluyordu. Omzunun üzerinden kara bulutlar gibi çökerken gözlerini adamın suratına dikmişti "Bir sorun mu var?" diye sorarken sesi hırlayan bir hayvan gibi saldırgandı.
Adam sanki buna hakkı varmış gibi "Sen kimsin?" diye sorduğunda Saygın atmaca gibi gözlerini üzerime dikmişti.
"Kimim ben?" diye sorarken parmakları sıkılaşmıştı. "Bir önemi var mı?"
Arabadan inen adam kapanan kapının gürültüsüne karışan sesiyle "Lan!" diye bağırdığında adama dönerken ensesinden sıkıca tuttuğu adamı da kendisiyle birlikte çevirip arkadaşının ayaklarının önüne savurdu.
Sırtını dikleştirirken öfkeyle arabanın etrafında dönen adam gözlerini ayaklarının altına düşen arkadaşından alıp başı geriye düşecek kadar kaldırdığında ancak Saygın'ın gözlerine bakabilmişti. Arkadaşını yerden kaldırırken gözlerimi kısmış sorgulayarak bakıyordu.
"Canına mı susadın lan?" diye bağırdı.
Çantamdan telefonumu çıkarırken "Polis çağıracağım," dediğinde iki adam gözlerini üzerime çevirmişti.
"Orospu...-" diye hırlarken küfürü keskin bir bıçak kesiği gibi yarıda kesilmişti.
"Ne dedin sen?" diye hırladığında adam arkadaşını kolundan tutarak dengede olup olmamasını umursamadan yerden kaldırırken ikisinin de yüzü kızarmıştı.
Şoför tarafına yürüyen adam "Bu burada bitmedi lan," derken arabanın kapısının altındaki basamağa çıkarak tavanın üzerinden kendini gösterdi "Bu yüzü unutma, bulacağım seni. Bu gece değil ama bundan sonra arkana bakarak yürü yavşak piç!" diyerek arabaya atlayıp lastikleri gıcırdatarak yola karışırken yanaklarımda biriktirdiğim nefesimi sertçe üfleyerek sırtımı dikleştirdim.
Saygın bana dönerken "Elin armut mu topluyor senin?" diye sorduğunda gözlerimi ona çevirdim.
"Çok pardon?"
"Korkudan titreyip adamların sana istediğini yapmasına izin mi verecektin?" derken sesi düz ve hatta aşağılayıcı bir tınıyla derimi iğneliyordu.
"Benim de kendi tarzımda çözümlerim var,"
Alaycı bir gülümsemeyle dudakları kıvrılırken gözleriyle çantamı işaret ederek "Biber gazı mı?" diye sordu ve aramızdaki mesafeyi kapatarak biraz önceki adam kadar bana yaklaşıp eğildiğinde sıcak nefesini suratımda hissedebiliyordum. "Bu mesafeden sıktığın biber gazının sana da zarar vereceğini biliyorsundur umarım... Ah, özür dilerim. Bunun için önce biber gazını çantandan çıkarman gerekiyordu," dedi ve doğrulurken alaycı bir homurtuyu andıran hırıltısıyla kıkırdadı.
"Biz seninle bu kadar yakın değiliz, benimle bu şekilde konuşamazsın,"
"Ben şu an karşımda doktorum yahut arkadaşım olarak görmüyorum seni. Sıradan bir kadınla yapacağım konuşmayı seninle yapıyorum. Atla, evine bırakayım seni," dediğinde bu kez alayla gülme sırası bendeydi. Teknik olarak şu an Gurur benim evimdeydi ve ben onun rakibiyle eve mi gidecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORATEŞ
RomanceEllerimde şifa bulmak isteyen cellat, sevdiğim adamın canına susamıştı. Ateş, alevlenmese de korları hala avuçlarımı yakıyordu. İçten içe yana kızıl haleleri dışarıdan izlemek, avucumu yakmasına izin vermek benim hatamdı. Korateş, 𝘣𝘦𝘯𝘪𝘮 hatamdı.