Sabah baş ağrısı ile uyanmıştım, saate baktığımda 10:43'tü. Baya geç uyanmışım. Bir dakika... Her şeyi hatırlıyorum.. Ama, her an başıma birşey gelebilir. Bugün, veya yarın. Abime bahsettiğim kasedi hazırlamam gerek. Daha sonra yine hiçbirşey hatırlamıyormuş gibi yapmalıyım. Diğer türlü herşey anlaşılır.....
Kayıt bitmişti. Yaklaşık 10 dakikalık bir konuşma yapmıştım. Bilgisayar yardımı ile kasede aktırdım. Bir not yazıp üstüne bantladım. Çekmeceme koydum hemen. Odamdan çıkıp abimlerin yanına gittim. Annem daha yeni yemek hazırlıyordu. Hatırlamamış gibi yapacağım için abimin yanına gidip sessizce konuştum.
"Abi, annem bu mu?"
"Evet, bu. Bak babam da geliyor. Onları tanıyormuş gibi yap"
"Peki"
"Hadi! Herkes kahvaltıya!"
Abim ile annemin hazırladığı kahvaltıya oturduk. Beraber sohbet ettik, kahvaltıyı bitirdiğimizde beraber topladık, müzik açarak anneme temizlikte yardım ettik, ailecek uno oynadık, beraber film izledik... Günüm mükemmel geçmişti. Sıra uyumaya gelmişti, belki de yarın gözlerimi başka yerde açacaktım, ama bunu kimseye söylemedim. Aralarından sessiz sedasız ayrılmak daha iyi...
Şimdi sessiz bir uykuya daldım. Bana ne olacağını bile bile.. Belki oradan sağ çıkamayacağım, belki de beni bulacaklar. Ama ne olursa olsun, hiçkimseye birşey anlatmayacağım.. Kendime söz veriyorum........................................................
-Yazar'dan anlatım-
Uyumuştu artık Lee Felix. Ailesinin hiçbir şeyden haberi yoktu. Bu onun için daha iyi olacağını sanıyordu fakat yanılıyordu, çünkü başına gelecek bin bir türlü belayı bilmiyordu.
Hyunjin arabası ile kapıda durmuştu. Evin ışıkları açık olmadığı için rahattı. Ev anahtarının bir kopyası onda olduğu için rahatça eve girebilecekti. Yavaş yavaş merdivenlerden çıktı Hyun, daha sonra sessizce kapıyı açtı. İçeri baktığında kimse yoktu, herkes uyumuş gibiydi. Felix'in odasını bulup içeri girdi. Felix sesleri duyup gözünü açtığında karşıdaki kişi hemen Felix'in ağzını narkozlu bez ile kapatmıştı. Felix bir süre sonra bayılmış, Hyunjin ise onu kucaklayıp çıkmıştı oradan. Evin kapısını yavaşça kapatıp Felix'i arabasına götürdü. Arka tarafa Felix'i uzandırıp sürücü koltuğuna bindi. Yaşı tutmasa da babasından öğrenmişti kullanmayı, lazım olduğu için kullanıyordu. Kendi evine değil ormanlıktaki 1 aylığına kiraladığı eve götürüyordu onu. Uzak bir mesafe olduğu için uzun bir yolculuk olmuştu. Eve geldiklerinde Hyunjin yine Felix'i kucakladı. Evdeki hazırda bıraktığı sandalyeye oturttu sarı saçlı oğlanı. İpler ile ayaklarını, kollarını ve gövdesini birleştirmişti sandalye ile, daha sonra ağzını bantlayıp çıkmıştı odadan. Ne olur ne olmaz diye kapıyı kilitlemiş, kendi odasına gitmişti. Güzel bir uykuya ihtiyacı vardı, yarın çok eğlenecekti çünkü.
...
-Felix'in ağzından-
Büyük bir baş ve boyun ağrısı ile uyanmıştım. Beklediğim gibi bağlıydıydım bir yere. Ağzımı da bantlamış pislik..
Neyse, bu benim kaderim, değil mi? Yapacak bir şeyim yok. Abim.. Belki de abim beni arıyordu evde, Annem.. Babam.. Hiçbir şeyin farkında değillerdir kesin. Birazdan abim benim kayıp olduğumu söyler, anca haberleri olur. Neyse.. Fazla sıktım sizi de."Oo uyanmışsın"
Sadece baktım. Boş gözlerle baktım ona. Belki de o hala hafızamın gidik olduğunu sanıyordu, fakat ben her şeyin farkındaydım.
"Dur, ağzını açayım, böyle çok sıkıcı"
Ağzımı açtığında hiçbirşey demedim. Baktım sadece. Garipsediğinin farkındaydım.
"Eee lix, nasılsın? Rahat mı orası"
"Hyunjin, kes sesini. Ne yapacağını biliyorum"
"Ne yapacakmışım, söylesene"
"Sen ve bir kız, bodrumdayken öpüşmenizi gördüm. Daha sonra da konuşmanızı dinledim. Ayrıca.. Şu an hafızam da yerinde. Senin yüzünden oldu her şey..."
"Hmm, öyle mi olmuş? Sen zorbandan sevgi bekleyen zavallı zayıf bir çocuksun lix. Sana asla sevgi verme durumunda değildim, sadece seni kendime aşık etmeye çalıştım"
"Biliyor musun, başardın da. Şimdi öldüreceksen öldür, ne yapacaksan umrumda değil"
"Benim amacım seni öldürmek değil, sana acı çektirmek. Senin yüzünden katil olamam, gencim daha"
"Reşit olmadan her boku yapan it sıfatlı orospu çocuğundan başka birşey değilsin sen"
"Düzgün konuş"
"Ne yaparsın? Döver misin? Yumruk mu atarsın? Ağzımı mı bantlarsın? Ölüme mi terk edersin? Ne yapıyorsan yap lan! Senden de ölümden de korkmuyorum! Tamam mı!"
"İleri gittin sen"
Ağzımı tekrar bantla kapattığında sinirim tavan yapmıştı artık. Ne ondan ne de başkasından korkmuyordum. Odadan çıktığında tavana baktım, kapı tekrar açıldığında o tarafa döndüm. Elindeki şeye baktığımda anlayamamıştım.
"Bak bu neşter, ameliyatlarda kullanılır. Ama ben ameliyat yapmayacağım. Hani sen bileklerini kesmekten zevk alıyorsun ya, belki eline derin yaralar açarsam hoşlanırsın, hm?"
Bunu dediğinde sırıttım. İçten bir gülüş attım. Elimi sıkıca tutup düzleştirdiğinde o kısıma baktım. Bir anda neşter derimi delip geçtiğinde gözlerimi sıktım. Hiçbirşey yapamıyordum. O acı... iğernç bir acı...
" Ne oldu? Acıdı mı? Kıyamam sana"
Neşter elimin üstünü çizmeye başladığında acıdan kıvranıyordum, hatta kıvranamıyordum bile.. Sadece acı ile ben vardım.
Neşter ile diğer elime geçtiğinde kendimden geçmiştim. Ellerimden deli gibi kan akıyordu, kan kaybediyordum. O ise eğleniyormuş gibiydi. Neşteri derimin içine soktuğunda gözlerim doldu, geri çıkarttığında gülüp gitti. Kapıyı kapatarak çıkmıştı. Elimdeki acı git gide artıyordu, keşke abimlere söyleseydim...
Gözlerimin yavaşça kapandığını hissettim. Kansızlıktan başım çok fena dönüyordu. Karanlığa tam bürünecekken Hyunjin gelip yüzüme soğuk su döktü. Yüzüme dökmesiyle üstüme de gelmişti.
"Ah, ıslak civciv! Ne kadar da tatlı, yazık.. Ellerin acıyor mu? Acısın"
Ayağımın bilek kısmı açıktaydı, ayağı da bana yakın olduğundan ayağına pis burun ile sertçe vurdum. Bir anda geri çekilip ayağını tutarak zıpladı. Acımı unutmuştum, onun bu haline gülüyordum.
"Manyak!"
Bir süre sonra içeri biri daha girdi, bir dakika.. Bu yuna değil mi? Chaer'in kardeşi...
"Aşkım? İyi misin?"
"İyiyim iyiyim bebeğim"
"Şu sarı saçlı çocuk bu muydu?"
"Evet"
"Merhaba, sana ailen hakkında birşey söyliyim mi? Şu anda her yerde seni arıyorlar. Abin, annen, baban, Jisung, Minho ve benim kardeşim. Merak etme, seni burada bulamazlar.."
Ağzımdaki bant olmasaydı sövecektim, ama yapamadım. Hepsi beni arıyormuş... Benden haber alamıyorlar... Kim bilir ne kadar üzülmüşlerdir, umarım burdan sağ çıkıp onlara ulaşabilirim..
Nefesim daralmaya başlamıştı, nefes alışlarım zorlaşmıştı. Ellerimdeki acı artarken bir yandan da başım dönmeye başlamıştı. İkisi de odada yoktu, gitmişlerdi. Bir anlığına ellerimi açmaya çalıştım, yapamayınca ayaklarımı çıkarmaya çalıştım, olmuyordu. Her seferinde yavaşça karanlığa gömülüyordum. Galiba buradan sağ çıkmam biraz zor olacak..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HURT | Hyunlix
Short Story"Abi" "Hm?" "Ben ölürsem, mezarlığıma her hafta gelir misin?" ... [angst]