8 bölüm-Gölgeler

75 8 0
                                    

(BÖLÜM KELİME SAYISI;3600)


Geçmişin anıları nereye gidersek gidelim hep peşimizdeydi. Gölgeler ve kabuslar peşimizi hiç bırakmıyordu. Çok basitdi, hayatına bir kez kazınan bir anıyı istesen bile aklında çıkaramazdın. Bir kabusun varsa, o kabus uykularını kaçırırdı her gün hayatını daha çok çürütürdü.

Gömülmüş gibiydik, bir çukurun içinde olduğumuzu söylerken yalan söylemiyordum. O çukur bizim mezarımızdı, ama üstümüze çiçek ekecek kimsemiz yoktu. Kimsesizler mezarlığında hiçbir soyada sahip olmayan insanlardık.

Bir babamız veya annemiz yoktu, varsa bile biz onları hayatımızda kendi aklımızda öldürmek istemiştik. Biz 5 çocuk, geçmişin hayaletleri ile uğraşıyorduk.

Pusat dakikalardır o koltukta oturmuş arkasına yaslanmıştı. Aklı binlerce duyguyla savaşıyordu, gözlerinde ki şüphe ve acı kendi aklıyla savaştığını bize açıkça gösteriyordu. Elinde ki elbiseyi öyle sıkı tutmuştu ki sanki bırakırsa birşeyleri kaybedecek gibiydi. Bunu her kim yaptıysa Pusat'ın acılarını çok iyi biliyordu. Pusat'ın canını yakmak istiyordu. Ve gözleride ki acıdan başarılı olduklarını farkediyordum.

Belki Pusat herkesten acılarını gizleye bilirdi. Ama onun gözlerinde ben o küçük erkek çocuğunu bir kere görmüştüm. O bakışları tanımıştım, o çocuk yine yalnızdı, yine Pusat'ın içinde Çakır onu çürütüyordu.

Keskin Pusatın önünde tek dizi üstüne çökmüştü. Pusat'ın tepkisiz halleri hepimizi endişlendiriyordu. Yaklaşık 15 dakikadır sadece birkaç kelime etmiş gözlerini birkez olsun ellerinde tuttuğu elbiseden ayırmamıştı. "Abi." Dedi Fırat elini Pusat'ın omzuna koyarak, ama Pusat'dan yine bir tepki alamadık.

Ben ve Vira yan yana oturmuş bir-birimize endişeli bakışkar atıyorduk. Keskin elini Pusat'ın dizine yerleştirip hafifçe sıktı. "Pusat, hadi konuş bizimle." Dediğinde sesi endişe doluydu, onları fazlasıyla endişelendiren bir şeyler vardı ama ne olduğunu henüz bilmiyordum.

Pusat kimseyle konuşmuyordu. Sesini yutmuş gibiydi, aklında binlerce soru dönüyordu ve en ilki bunu kimin yaptığıydı. Düşmanı vardı yada belkide düşmanları vardı. Onu bu durumda görmek benide incitiyordu, Pusat'ın daha bilmediğim çok hikayesi vardı. Çok acıları vardı, ve Kenan onların sadece bir kısmıydı.

Nefesimi verirken gözlerim onu izledi. Elbiseyi tutan parmakları ona öyle sıkı asılmıştı ki sanki tutunacak birşeyler arıyordu. Ayağa kalkıp yanına yaklaştım. Keskin'in yanında geçerken Pusat'ın yanına oturdum. Gözleri bir an olsun elbiseden ayrılmıyordu. Başımı çevirip ona baktığımda elimi elinin üstüne koydum.

"Pusat." Dedim yumuşak bir ses tonuyla, gözleri hafifçe genişlerken girdiği şoktan çıkmış gibi elbiseyi tutan elleri gevşedi. Dakikalar sonra bir tepki verince Keskin rahat bir nefes verdi. Vira elini saçından geçirip endişeyle bizi izlerken Fırat elini Pusat'ın omzundan çekip işi tamamen bana bıraktı.

"İyi misin?" Diye sorduğumda Pusat'ın bakışları elbiseden ayrılıp bana kaydı. Ama başını bana çevirmedi. "Bilmiyorum." Dedi duygudan yoksun bir sesle.

Baş parmakları elinde tuttuğu elbisenin kumaşını okşamaya başladı. "Kafam çok karışık." Gözlerine acı akın ettı. "Bu elbiseyi bilen iki kişi vardı. Biri öldü, biri düşmanım oldu." Dediğinde sesinde bir kafa karışklığı vardı.

Duygularına anlam veremiyordu. Keskin kalkıp Vira'nın yanına otururken üçüde sustu. Pusat sadece benimle konuşuyordu, garip bir şekilde ben ona iyi geliyordum. Bunu kendiside bana söylemişti, benim dokunuşum ona acılarını unutturuyordu.

Çetenin KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin