Sonunda oldu (17)

10 3 10
                                    

Hoş geldiniz, ballarım

Bölüm bölüm ilerliyoruz ve asıl olaylar başlamak üzere.
Oylar atıldıysa lütfen yorum yapmadan geçmeyin. Sizlerin oy ve yorumlarıyla büyücek kitabımız...

Şimdiden teşekkür ediyor hemen satırlara geçiyorum

∆∆∆∆

Karton bardaktaki çaylarımız masanın üzerinde duruyor ve biz birbirinize sırıtarak bakıyorduk.

"Ne?" diye sordum.

Barut, "Ulan zırtapoz, senin Hande'ye olan platonik aşkını bilmiyor muyum sanıyorsun?" dedi ve konuşmasına devam etti. "Sosyal medyada gördüm sizin ajansla reklam filmi çekmek için anlaşma yapmış."

"Evet, oldu bir şeyler," diye cevap verdim.

"Bence dört ayak-üstüne düştün. Şansızım deyip duruyordun Gencer. Bak şans kapını çaldı işte."

"Ya ne demezsin ne demezsin," derken her şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatmaya çalıştım.

Beni kale almıyormuş gibi yaparak göz kırparken, "Bundan sonrasını görür gibiyim." dedi.

"Görür gibi misin?" diye sorarken kaşlarım benden bağımsız olarak havalandı.

Elimdeki karton çay bardağını düşürmemek adına sıkıca kavradım ve işaret parmağımla bardağın içini göstererek, "Falıma da bak istersen. Bak bakalım şans kapımı cidden çalmış mı? Her gördüğüne inanma arkadaşım çünkü yanıltıcı olabiliyor." dedim.

"İnanma derken neyi kastediyorsun Gencer?" Barut, sorusunu sorarken kaşları çatılıp sorgulayıcı bakışları yüzümü turlamıştı.

Omuz silktim. "İnanma işte. Hiçbir şey göründüğü gibi değil çünkü.'

Barut, çayından koca bir yudumu alıp boğazından aşağı gönderirken, "Benimle daha açık konuşur musun?" diye sordu.

Barut'a olan güvenimi ön plana çıkarmak isterken, "Bilirsin senden saklım gizlim olmaz benim." dedim.

"Madem benden saklın gizlin yok, o zaman sıkıntın her neyse anlat bakalım?" dedi Barut.

Sırtımı koltuğa yaslayarak başımı arkaya doğru düşürüp bakışlarımı tavanda gezdirmeye başladım, zira ağız boşluğumdan dökülecek kelimeleri sarf etmek benim için hiç kolay değildi. "Hiçbir şey göründüğü gibi değil çünkü Hande'nin sevgilisi var." dedim.

Bunu söylerken nefessizlikten ciğerlerim kuruyordu. Hiçbir zaman Hande'nin tam anlamıyla benim olacağına inanmamıştım lakin bir sevgilisinin olması bütün umutlarımı tüketiyordu.

Barut, benden işittiklerinden sonra oturuş pozisyonunu değiştirerek o da benim gibi sırtını koltuğa dayayıp sağ bacağını sol baldırının üstüne attı. Pantolonun üzerindeki görünmez tozu sağ elinin içiyle silkeler gibi yapıp, "He, o zaman işin rengini değişir. Olum, sıkma canını. Bakarsın rüzgâr tersine eser."

Tükenişi yaşayan ruhum bütün umutları yok ettiği için düşüncelerim de aynı doğrultudaydı. "Hiç heveslenme, rüzgârın yön değiştireceği falan yok." dedim.

Barut, kendince bana moral vermek isterken, "Neden bu kadar umutsuzsun?" diye sordu.

Bana inanmaz gözlerle bakan Barut, karamsarlığım karşısında bozguna uğramış gibiydi ama yine de pes etmeyerek bana teselli vermeye çalışıyordu. "Hande, senin varlığından bi' haberken bile sen ondan asla vazgeçmedin. Şimdi seni bu kadar karamsar yapan şey nedir?"

Bakışlarım boş bir çerçevede resim arar gibi donuk bakarken Barut'un yüzüne, dişlerimle kuruyan dudaklarımı geveledim. "Bilmediğin meseleler var."

Benim çıkmazlar içinde debelendiğimi gören Barut, derdime derman bulmak isteyerek atağa geçmişti. "Koçum, madem bilmediğim meseleler var anlat o zaman. Bilmeni isterim ki ben seninle her yolda yürürüm.'

"Bilmez miyim?" derken derin bir iç çektim.

Barut, soruyor ben cevap veriyordum. Onun amacının bana yardım etmek olduğunu biliyordum elbette. Gençliğimiz birlikte geçmişti ve benim Hande'ye olan tutkulu aşkımın her detayını biliyordu.

Hande ile reklam çekimleri için anlaşma yaptığımızı duyar duymaz geldiğine göre Barut Ömer, vefalı bir dostu.

"Gencer dostum, Hande'nin sevgilisi kim ben tanıyor muyum?"

"Ben tanımıyorum, senin de tanıdığını sanmıyorum," dedim.

Barut, alt dudağını hızlıca üst dudağına yapıştırıp çenesine doğru kıvırırken, "Kimlerden olduğu hakkında hiçbir bilgin yok mu? İcabında bizimde kendi çapımızda tanıdıklarımız var."

"Kodamanın teki işte!" derken bakışlarımı sağa sola kaydırdım.

"Orasını anladık ukala herif de adamın adını sanını soruyorum." Sanırım eksik bilgi verdiğim için Barut, bana iyice sinirlenmişti.

"Şehmuz Babaoğlu, diye biri. Babaoğlu şirketler grubunun yönetici."

Oturduğu yerden hızlıca doğrularak vücudunu dik konuma getiren Barut'un gözlerine karamsarlık çökmüştü. "Babalara geldik desene..."

"Hı," diye bir ses koptu dudaklarımın arasından.
"Babalara geldik derken neyi kastediyorsun Barut Ömer?"

Konuşmaya yeltendiğinde kocaman bir nefesi ciğerlerine hapsetti. "Bildiğin babalar. Olum, sende durdun durdun tam adamına çattın. Bildiğin mafya bu adamlar."

"Mafya derken, şu bilip ettiğimiz tiplerden mi?" diye sordum.

"He, hem de en organiğin-den," dedi Barut

Merakımı gidermek için, "Peki, ama sen nereden tanıyorsun adamları?" diye sordum.

Yüzüne sert bir ifade çizerken Barut, olaya açıklama getirmek istemişti. "Ukala herif, sen neden beni bu kadar küçümsüyorsun? İcabında kendi çapımıza göre elimiz kolumuz uzundur dedik ya?"

Gözlerim pörtleyerek aslında tanıdığımı sandığım ama hiç tanımamış olduğum Barut'a bakıyordum. Hangi ara mafya'tik işlere bulaşmıştı?

İşaret parmağımı tam olarak göğsüne denk gelecek şekilde doğrultum ve ileri geri sallamaya başladım.

"Sen ve mafya ne alaka olum?"

Sırıtık bir şekilde gülümserken kendisiyle gururlanır gibi konuştu. "Namımız boş yere Barut değil."

Nasıl ya, benim kankim babalara karışmış mafya vari işlerde çalışıyordu öyle mi? Kendi kendime söylendim duyda inanma diye. "Tamam, namını anladık da senin mafyayla ne işin olur, ben orya takıldım?"

Ağız dolusu kocaman bir kahkahayı patlatıverdi Barut. "Korkma olum ya... Benim sokaklardan geldiğimi biliyorsun. Gençlik yıllarımda her türlü pisliğin içinden geçtiğimi biliyorsun?"

"Biliyorum bilmez olur muyum hiç? Her birimiz ayrı geçtik o yollardan."

"Şimdi büyüdük pis işlerle alakam yok, ama onların her türlü pis işlerini çok iyi bilirim," dedi Barut, beni rahatlatmak adına.

Barut'u bir an hiç tanımadığım sanmıştım ama görüyorum ki, yanılmışım. İnsan ne olursa olsun özünden kopamıyordu. "Öyle desene olum ya, az kalsın yüreğime indiriyordun."

Barut, masaya bir şaplak attı ve akabinde ayağa katlı. "Şimdi ben gidiyorum. Sende dikkatli ol. Şehmuz Babaoğlu denen deyyoyu yakinen tanıdıklarım var. Ben biraz araştırma yapayım bakalım. Hande ile ilişki durumu ne aşamada."

Bi' sevindim bi' sevindim hiç sormayın. Benimde artık bir mafya ortağım vardı. Şaka tabii. Benim sevincim yürüdüğüm bu yolda yalnız olmayışından kaynaklıydı.

Barut, tam olarak kapıdan çıkıp giderek arkasını dönüp başparmağıyla anlaştık mı işareti yaptı. "Tamam, anlaştık ihtiyar." dedim.

"Yanız değilsin sakın unutma." dedi.

Yalnız olmadığım bilmek gözlerimi yaşartmıştı.
"Unutmam!" dedim.

BAL BELA | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin