İyi okumalar♡
Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda ilk başta hayatı sorgulasam da yan tarafıma bakmıştım. Yere bakarak dalmış bir adet Karan vardı. Hafifçe hareketlendiğimde gülümseyip "Günaydın. Saati soracak olursan, sabah on bir buçuk." demişti. Aklımı okumuştu resmen. Kafamı sallayıp onayladım onu.
"Ağrın var mı? Bir şeyler yemek veya içmek ister misin? İçerisi soğuk mu? Bir şeyler hazırla-"üst üste sorduğu sorulara tek kelime olarak adını söyleyip, onu susturmuştum
"Akın,"
İkinci adını kullanmam onu şaşırtmış olsa da kendisine gelmişti. Gözlerinin içi parlıyordu. Bilseydim daha önce ikinci adını kullanırdım.
"Efendim güzelim. Efendim minik papatyam, bir şey mi istiyorsun?" Söyledikleri utanmama neden olsa da gözlerimi kaçırmadım.
"Acıktım biraz, kahvaltılık bir şeyler hazırlayalım mı?" Şaşırmış olsa da "Ama karnın? Ayakta durmak seni yormaz mı?"demişti.
"Dikkatim dağılır, bu sayede ağrıyı hatırlamam. Nasıl fikir?"
"Süper, güzel fikir. Hadi kalk bakalım öyleyse." ilk o ayaklanıp yanıma geldi, sonra ise beni kaldırdı. Koltukta oturmuş, ikinci kez hayatı sorguluyordum. Ta ki Cris'in sesine kadar. "Günaydın turuncu cadı."deyip saçlarımı karıştırdı. "Günaydın."deyip saçlarımı düzeltip ona baktım. "Yardımın için teşekkür ederim."
"Hadi ama cadı, kim olsa öyle yapardı. Teşekkür etme." çocuksu tavrıyla konuştuğunda gülümsedim. O da bana gülümsediğinde Karan yine homurdanıyordu. Sonra da "Hadi gel, geçelim mutfağa."demişti.
Birlikte ayaklanırken, ikili yine bir şeyler konuşuyordu.
"Voici mon frère. Aide toujours ta tante Cris, si quelque chose m'arrive, elle est à ta charge. Tu sais." (İşte benim kardeşim. Yengene hep yardım et Cris, bana bir şey olursa o sana emanet. Biliyorsun.) Ellerini tokuşturdu ikisi de.
"Est-ce que tu dis ça et tu veux que je te batte, Akın !?" ("Böyle söyleyip seni dövmemi mi istiyorsun Akın!?) Cris'in sinirlendiği bariz ortadaydı. Fakat yapacak bir şeyim de yoktu.
Karan, Cris'in sinirlenmesine veya söylediğine hafif gülünce "En son beni döverken ne olduğunu hatırlıyorsun değil mi?"diye sormuştu.
Sonunda Türkçe bir sohbet!
"Maalesef," Yüzünü buruşturdu Cris. "Hâlâ kalıntıları üzerimde." dedi sonra da. İkisi birlikte gülmeye başladığında çok yabancı kalmıştım ortama. Ofladım. "Yanaklarını öyle yapma. Çok tatlı oluyorsun. Seni ısırasım geliyor." Anlık itirafıyla duraksasam da toparlanıp sırıtmıştım.
Noluyo lan bize!? Niye sırıtıyorsun aptal!?
"Hadi. Geçelim artık. Çok acıktım." Bu değişik havayı dağıtıp Karan'la birlikte mutfağa geçmiştik.
Şöyle bir şey vardı ki; bizim ablamla oturduğum evdeki mutfakla, bu evdeki mutfak aynıydı. Dolaplarından tutun malzemelerine kadar her şey aynıydı. Tavaların yerleri bile aynıydı. Sadece buzdolabının içindeki eşyaların dizimi farklıydı o kadar. Ayrıyeten bi kaç fazladan mutfak aleti vardı.
Bu koca ayrıntıyı kahve yaparken fark etmiştim. Cris'e sorduğumda ise "Burası Karan'ın evi. Ben pek bilmiyorum." demişti. Bir insan neden bu kadar geniş yerde tek kişi kalırdı ki? Belki de tek kişi değildir. Neyse. Düşüncelerimden ayrılıp Karan'a baktığımda telefonuna bakıyordu. Ne yapsak diye düşünürken telefonum çalmaya başlamıştı. Karan'ı mutfakta bırakıp içeriye yürüdüğümde Cris kimin aradağını söylemişti. "Abin arıyor."
YOU ARE READING
Fransız Mafya
Randomİyi okumalaarrr♡☆ ○ Rahatsızca kıpırdandığımda "Rahat dur." Demişti. Yüzündeki garip ifadeye bakarken "Bana emir verme." Demiştim. Nerden geliyordu bendeki bu cesaret? Biraz daha hareket ettim. Hem neden rahat dur diyordu? "Rahat dur dedim." Dişleri...