7.Bölüm

1.5K 152 101
                                    

 



OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN








"Selamün aleyküm Ahmet abi." diyerek saçlarına ak düşmüş, balık etli, pos bıyıklı adama selam vererek girdim mahalle bakkalına. Hiç değişmemişti Ahmet abi, son gördüğüm kadar güler yüzlü, bir o kadarda kocaman görünüyordu. Samimi bir tebessümle baktım gözlerine. Tanıdık gözler, tanıdık yüzler, tanıdık kokular, tanıdık eşyalar görmek içime tuhaf bir sıcaklık işlerken o da bana selam verdi.

"Aleykümselam Aziz oğlum, hoşgeldin." dedi babacan bir sesle. Hepte bu ses tonuyla konuşurdu bizimle, gördüğü her çocuğa bu tavırla yaklaşırdı.

"Uğramıyordun bayağıdır, kayboldun gittin sandık, aradık, bulamadık seni." dedi eliyle önündeki raflara bir zamanlar yemekten hasta olduğumuz cinoları dizerken. Bayıla bayıla yer, her fırsatta kızlara da alır, beraber yerdik.

"Buradayım, döndüm artık." dedim cinoların dizilmiş olduğu rafa yürürken.Ahmet abi rafa dizerken bende yanına geldim, dizmesine yardım etmek için alabildiğim kadarını elime aldım.

"Çok severdin , sürekli almaya gelirdin sizinkilerle hatırlıyor musun? "

"Hatırlamaz mıyım abi, hatırlıyorum." dedim elimdeki çikolataya bakarak. Ne kadar çok yediğimizi, ne kadar çok sevdiğimizi düşünerek tebessüm ettim. O zaman yerdik ama şimdilerde ağzıma bile sürmemiştim. Sürsem her şey değişir, şimdi yesem aynı tadı, aynı hissi verir miydi, bilemedim.

"E al götür birazını, ye sizinkilerle. Onları da görmüş olursun, hem geldiğini görünce çok sevinecekler. Onlarda seni bizimle arayıp arayıp durdular." dediğinde bir zamanlar boyu benden daha uzun ama şimdilerde anca yarıma kadar gelen adama baktım. Yıllar ondan hiç bir şey alıp götürmemişti, hala aynı yüz, aynı tavır, aynı eski zamanlardaki gibi bir adamdı.

"Onlarda mı beni aradı, buradalar mı hala?" diye sordum. Görmüyordum onları uzun süredir, beni hatırlamayabilir, unutmuş olabilirlerdi. Ve bunun tek sebebi de bendim. Onlardan ayrı kalan bendim.

"Tabi buradalar, nereye gidecekler oğlum? Vallahi sen gidince çok üzülmüşlerdi, bizde üzüldük ama onlar perişan oldu. Hele o küçüğü yok mu o küçüğü... Görsen halini, ağlardın yeminle..." dedi acıyarak.

"Niye ki noldu ona?" diye sormadan edemedim çünkü göğsüm bu duyduğum şeyle ince ince sızlamıştı.

"Siz hepiniz gidince, ne olduğunu anlayamadı yavrucak. Çok ağladı, çok üzdü kendini. Geri dönersin sandı, oyun oynuyorsun onla sandı, aradı hep seni. Sokak sokak gezdi, gördüğü yalıya yabancıya sordu seni, en son bulamayınca da eski evinizin kapısına oturdu, dönmenizi bekledi." dedi iç çekerek. Anlatırken bile gözlerinde farkedilir bir buğu oluşmuş, sesi boğuk boğuk çıkmıştı.

"Tüm gün bekledi orada sizi, herkes kalkar gider, unutur sandı, çok umursamadı tabi. Ama o da inat mı inat, kaldı orada. Sonraki sabah herkes bir baktı, sizin kapının önünde uyumuş kalmış, yerinden bile kıpırdamamış tüm gece. Donmuş soğuktan, bulan komşular hemen hastaneye götürdü apar topar..." dediğinde yanağına düşen bir yaşı sildi usulca ve sonra bana dönerek kolumu tuttu.

"Niye gittiniz oğlum, niye bıraktınız buraları? Adem niye bir haber bile vermeden çekip gitti, bizim babanla olan dostluğumuz baki değil miydi oğlum, niye bırakıp gitti seni, bizi..." diyerek baktı bana. Gözlerinin içinde kızgınlık değil, kırgınlık vardı. Bariz bir kırgınlık... Değer verdiği bir dostunu kaybetmenin getirisi olan o saf kırgınlık gözlerine yansımıştı.

GÖNÜLÇELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin