Sixteen

128 41 83
                                    

"Sabahtan beri odasından çıkmadı prensim, yemek de yemek istemediler, ne yaptıysak çıkaramadık yatağından."

Kapımın önündeki fısıltıları kulağıma geldiğinde burnumu çekip biraz daha küçüldüm yatağımın içinde, sabahki o cümleler kafamın içindeydi sabahtan beri, yiyordu olduğu her yeri.

Ne zamandan beri bu kadar endişelenir olmuştum bu veliaht için ben?

Çaresizliğim de sabahki ağır cümlelerin yanına eklenip beynimi delmeye devam etti, odamın kapıları ardına kadar hızla açıldı, gelmişti işte.

Jeongin gelmişti.

"Hyunjin'im."

Korkuyla yanıma gelirken onun sesini duyduğum an yeniden ağlamaya başladım, onun gelmesine varmadan ben de çıktım sabahtan beri olduğum yatağımdan.

Yaşlardan önümü göremesem bile buldum onu, sımsıkı sarıldım, kollarımı boynuna kenetlercesine sararken o da ellerini belime doladı, boynuma bıraktığı tek bir öpücük bütün gerginliğimi yatıştırdı sanki, şüphelerimin hepsi uçup gitmiş gibi oldu.

Ona nasıl bu kadar bağlandığımı bilmiyordum, o buradaki tek dayanağımdı, güvenebileceğim iki kişiden biriydi, sevebileceğim tek kişiydi.

"Ne oldu sana meleğim, söyle bana kim ne yaptı sana?"

Sarı saçlarımı okşarken konuşmaya halim bile kalmadığını fark ettim, o kadar üzmüştü ki beni o cümleler, gerçekleşme ihtimali bile kalbimi durdurmaya yetmişti bugün.

"Söyle canını alayım onun, senin tek gözyaşına dünyayı yakarım."

Ağlamaktan öleyim diye böyle konuşuyor sanırım...

Benim ağlamaktan konuşamayacağımı fark ettiğinde kucağına aldı beni, yatağıma tekrar yatırdı, o da yanıma oturup elimi tuttu ama yetmedi, elini bırakıp tekrar sarıldım, yanımdan hiç ayrılmasa olmaz mıydı ki?

"Tamam buradayım ben, buradayım meleğim gitmem bir yere."

Sakinleşene kadar saçlarımı okşadı, gözyaşlarım artık akmayana kadar kokusunu içime çektim ben de, sonra da geri çekilip gözlerine baktım, sadece bana parlayan o kahvelerine.

"Anlat bana hadi, kim sıktı canını?"

Elini yanağıma sardığında anında gözlerim kapandı, eline doğru yasladım başımı, bu hassaslığım sinirimi bozsa da mani olamıyordum artık.

"Sabah-"

Yutkunup bu sefer anlatmak için zorladım kendimi, bilmesine ve aksini söylemesine ihtiyacım vardı.

Yapmazdı biliyordum ama kendi dudaklarından çıkmazsa da rahat olamayacaktım.

"Kahvaltı yaparken julia tek olmayacağımı söyledi."

Dediğime kaşlarını çattı anında, belki bu konu onun da sürekli önüne geliyordur?

"Senin- senin eşin de olsam haremdeki onca cariyelerden bir farkım kalmayacakmış zaman geçtikçe. S-senin sevgin, artık hiç eskisi gibi olmayacakmış."

Dediklerimi bir dikkatle dinledikten sonra güzelce gülümsedi, diğer elini de yanağıma sardıktan sonra öptü beni, o an inandım sanki bunların olmayacağına, tek bir hareket inandırdı beni hepsine.

"Meleğim, canım, cananım, ayım, güneşim, sevgilim."

Dedikleri tekrar gözlerimi doldurdu hızla, öyle bir hassaslıktı ki gözlerindeki, saatlerce yıllarca anlatsam tarif edemezdim, tarifsiz bir hisle bakıyordu gözlerime. Saf, derin, aşkın tek hali gibi.

Harelerinde gördüğüm yansımam bile güzel geldi gözüme.

"Benim gözlerim senden başka herkese ve her şeye kör, sakın, kim konuşursa konuşsun böyle hurafelere inanıp kendini üzme. Ben senden başkasının kokusunu solursam ölürüm, nefes alamam. Ben nefesi sende buldum, nasıl başkasının sinesine giderim?"

"Jeongin sakın beni bırakma."

Tekrar sarıldım, canını acıtacak kadar sıkıydı hatta, öyle iyi hissettirmişti ki şimdi beni, artık mutluluktan ağlıyordum.

"Sen benim tek hazinemsin, eşimsin, sevgilimsin. Bu hayatta ya da diğer hayatta, senden başkasına bakmam bile. Böyle boş şeyler için keyfini kaçırma meleğim."

"Nasıl istersen, ben sadece... Doğru olmadığını bilsem de canım o kadar yandı ki, benden başkasının olduğunu düşündüğüm an kalbim duracak sandım."

"Böyle bir şey zinhar olamaz, olmaz. Karşıma kim geçerse geçsin, hiçbir ten, hiçbir koku, hiçbir kalp seni bana unutturamaz, izin vermem."

Gözlerimi huzurla kapatıp kafamı boynuna gömdüm o keyifle gülüp saçlarımı öperken, parmaklarındaki yüzükleri saçlarımın arasında hissettim, onun ne kadar güçlü olduğunu biliyorum, ileride de çok güçlü bir padişah olacak.

Ama onun tek zayıflığı ben olacağım, ve bunu hiçbir ten, hiçbir koku, hiçbir kalp değiştiremeyecek.

"Sen yanımda yokken nefes bile alamıyorum, sense benden şüphe edip böyle ucuz hurafelere inanıyorsun."

"Özür dilerim, sadece çok korktum jeongin."

Geriye çekilip gözlerine baktım, uzun uzun baktım tekrar, bu parlak hareler başkasına bakarsa nasıl yaşardım ben?

"Benden başkasına da böyle dünyasıymış gibi bakarsın diye."

Alnımı onunkine yaslayıp nefeslendim, dudaklarıma bıraktığı kısa öpücükler sayesinde iyice hafifledim sanki.

"Böyle şeyler için endişelenme, aklına kurcalayan ne varsa gel benimle konuş tamam mı?"

"Tamam, söz."

Onu onaylamama gülümseyip saçlarımı kenara çekti, ya şimdi giderse?

"Gitme, yanımda kal bu gece."

"Gitmem, sen kal dersin de gider miyim hiç?"

Hemen kocaman gülümsedim, kapıdaki görevlilere kıyafetlerini getirmelerini söyledikten sonra balkona çıktı, hiç bekletmeden peşinden gittim, demirliklere yaslanmış ayaklarının altındaki koca şehri izlerken arkasından sarıldım bu sefer, ona dokunmasam ya da yakınında olmasam uçup gidecekmiş gibiydi.

Zaten gerçekliğini sorguladığım bir evrendeydim, bundan korkmam gayet normaldi.

"Ve bir de öğrendim ki, saygısızlığa hiç tahammülün yokmuş."

"Öyle, katlanamam."

"Benim saygısızlıklarım nasıl katlandın peki o zaman?"

Dediğime sanki çok saçma bir şeymiş gibi bakıp kollarım arasında bana döndü hızla, kızmış gibiydi birazcık da.

"Ne saygısızlığı meleğim, senin gibi bir prensin, hatta benim eşimin bana karşı ne gibi bir saygısılığı olacak?"

"Dün gece-"

"Bunu yapmak zorunda değilsin, yapmanı da istemem. Sen benim eşimsin hyunjin'im, asıl önünde eğilmesi gereken benim. Beni sevdiğin için, bana böyle güzel baktığın için, sana tapması gereken benken..."

O kadar güzel şeyler söylüyor ki... Karşılık dahi veremiyorum.

"Senin o mavi gözlerin bana böyle güzel baktığı sürece istersen canımı al, sana alınanın aklından şüphe ederim."

Tanrım...

Kafamı eğebildim dediklerinin üstüne sadece, seni seviyorum demek yerine kurduğu cümlelerin altında eziliyordum her an.

Ama o kadar güzel hissettiriyordu ki, bu hissin tarifi olmayacaktı hiçbir zaman.

"Tanrı seni nereden karşıma çıkardı bilmiyorum ama iyi ki çıkarmış."

"İyi ki meleğim, iyi ki."

İyi ki...

__________________________________
EZİLİYORUM BU CİFTİN ALTİNDA VE BU MUKEMMEL HİSSETTİRİYO

Koydugum muzikle okursaniz siz de otomatikman aglamaya baslicaksiniz

Optum bay🩷😭💛🤍

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Different Universe || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin