Bir ay geçmişti, ama sanki yıllardır birlikteydik. Kemal’le her sabah el ele hastaneye gidiyor, her akşam yine el ele çıkıyorduk. Bunu bir rutin haline getirmiştik ama asla sıkıcı değildi; aksine, her seferinde içimi mutlulukla dolduruyordu. Hayatımda ilk kez, birinin beni gerçekten sevdiğini hissediyordum. Bu hissin tarifi yoktu, kelimeler yetersiz kalıyordu. Bazı duyguların tarifi olmaz, sevilmek gibi. Kemal beni seviyordu; bunu gözlerinden okuyabiliyordum, o sıcak bakışlar her şeyi anlatıyordu. Ben de onu seviyordum; öyle ki, kalbimin her atışında onun adı yankılanıyordu. Onsuz geçen bir gün bile düşünemez olmuştum, o kadar alışmıştım ki varlığına. Halbuki sadece bir aydır sevgiliydik, ama bu süre bana bir ömür kadar dolu gelmişti.
Kemal’i tanıyalı aslında daha uzun zaman olmuştu. İlk tanıştığımız gün, o kaotik karakol anılarını şimdi gülerek hatırlıyordum. "İyi ki," dedim içimden, "iyi ki o gün o tatsız olayı yaşamışız da yollarımız kesişmiş." Kemal benim iyi ki'mdi, bir hayatta sahip olunabilecek en güzel rastlantıydı.
İşten yeni gelmiştim, yorgun ama mutlu bir şekilde odama geçip düşüncelerimi duvara odakladım. Aklım yine Kemal’e kaymıştı, o tatlı gülümsemesi ve gözlerindeki derin sevgi aklımı başımdan alıyordu. Derken, aniden gözüm duvardaki takvime sataştı. 4-5 saat sonra Kemal’in doğum günü olduğunu fark ettim. Gözlerim sevinçle parladı, nasıl unutmuş olabilirdim? Her zaman pratik ve zeki biri olarak bilinir, planlarımı önceden yapardım. Hemen aklımda olan hediyeyi sipariş ettim; gün içinde elimde olacağını söylediler. Ama asıl mesele pasta yapmaktı. Kemal’in doğum gününü sıradan bir pastayla değil, kendi ellerimle yaptığım bir pastayla kutlamak istiyordum. Böylesi çok daha özel olurdu, değil mi?
Sorun şu ki, tatlı yapma konusunda hiç de iyi değildim. Ah, şu mutfak işleri hep zor gelmiştir bana. Ama bu sefer bir fark vardı: İlk defa bir erkek için bu kadar çaba harcıyordum. Alt tarafı bir pasta yapacaktım, evi yakmam umarım diye içimden geçirdim. "Allah’ım, sen bu halimi gör; bana mutfakta başarılı, yemek yapmayı beceren birini nasip et," diye gülümsedim. Kemal’in bu tür şeyleri yapmayı bilip bilmediğini düşündüm bir an. Belki de o benden daha iyiydi bu işte. Onu düşününce istemsizce sırıttım ve pastayı yaparken sevgimi de kattım.
Sonunda, pastam hazırdı. Üzerine bir mum yerleştirdim, öyle güzel duruyordu ki... Planım basit ama özeldi: Gece yarısı, saat tam 12’de Kemal’in evine gidip sürpriz yapacaktım. İçim kıpır kıpırdı, sabırsızlıkla saatlerin geçmesini bekledim. Beklediğim an gelmişti; mum, pasta ve hediyeyi elime alarak evden çıktım. Kemal’in evine doğru yürürken içimdeki heyecan dalga dalga büyüyordu. Sanki kalbim göğsümden çıkacak gibiydi. Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklattım. Kapının aralanmasını beklerken kalbim hızla çarpıyordu.
Kapı açıldığında, elimde pastayla gülümseyerek karşısında duruyordum. Kemal şaşkınlık ve sevinçle gözlerini açtı, yüzündeki ifade her şeye değerdi. O an, dünyada sadece ikimiz vardık sanki.
Kemal’in yüzündeki şaşkın ifade, yerini sıcak bir gülümsemeye bırakmıştı. Gözleri, hem şaşkınlık hem de mutlulukla parlıyordu. Bu yüz ifadesi, en ufak bir hediye bile verse insanı değerli hissettirecek türdendi. Kapıyı sonuna kadar açtı ve beni içeri davet etti. Elimdeki pastayı dikkatlice tutarak içeri girdim. Salona geçtiğimizde ışıkları kapattım ve mumu yaktım. O anın büyüsünü bozmak istemedim; sadece mumun loş ışığında Kemal’in yüzüne baktım. Bir an, zaman durdu gibi hissettim. Sadece ben, Kemal ve pastanın üzerinde yanan küçük bir mum vardı.
"Mutlu yıllar, Kemal," dedim kısık bir sesle, ama içinde kocaman bir sevgi saklıydı bu sözlerin. Gözlerimin içine bakarak hafifçe başını öne eğdi, sanki bu sürprizi beklemiyormuş gibi. Ama ben onu tanıyordum; Kemal, basit şeylerden bile mutlu olabilecek biriydi. Gözleri dolu doluydu, belki de sadece bir mum ışığının aydınlattığı bu an, onun için çok şey ifade ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Nabzı
Storie d'amoreGümüşok Hastanesi'nde görev yapan enerji dolu Mine hemşire ile tecrübeli Kemal doktorun yolları, karakolda kesişir. İkisi de mesleklerine olan tutkularıyla tanınır: Mine, hastalarıyla samimi ve şefkat dolu bir bağ kurarken, Kemal ise tıbbın derinlik...