16hayalet kalpler aşkı yıllarca bekler
Hızla yanına adımlıyordum. Evden çıktığımdan beri ne yapacağımı bilmez bir halde ağacın altındaki o yere ulaşmaya çalışıyordum. Aklımı ve kalbimi az önce bırakmış gibiydim. Yakınına geldiğimde gözlerinin tam içine baktım.
68.
Çocuk 68 ne denli benziyordu. Büyümüş kocaman bir adam olmuştu. Dizlerimin titrediğini hissettim. Adımladım. Daha da adımladım.
Kokusunu duyabileceği kadar yakına geldiğinde iki elini sertçe omuzlarına yerleştirip Hayalet'in sendelemesini istedim. "Kimsin sen he alçak! Beni kaç kişi öldürmek istiyor senin haberin var mı? O gece yapıp gittiğin, kaybolduğun şovundan sonra ben," Sesi çatallandı. "Ben, ben" İstemsizce ellerime baktım. "Ben katil oldum."
Hayalet geriye adımladı ve sokak lambasının yoğun ışığının altına geçti. Ben cümlemi devam ettirecektim ki sustum. Yüzüne bakmak istiyordum. Saatlerce yüzüne bakmak istiyordum. Ölmemişti.
Ölüp ölmediğini bile anlayamazdım ki? Ölen 68'im benim 68'im miydi? Bilmiyordum.
Hayalet'in yüzü artık açık seçik bir şekilde gün yüzündeydi. Karanlıktan da gözüken belirgin çene çukuru, kirli sakallı yüzü, düzgün ve karakteristik burnu, uzun kirpikleri ve alnına yer yer dökülmüş olan sarı yansımalı koyu renk saçlarıyla tam karşısındaydı işte. Bir günahın ininden çıkıp gelmişe benzemiyordu. O da benim yaşlarımda gencecik bir adamdı. Tüm ülkeyi cereyana süren ve dünya çapında bir korku salan o adam bu muydu?
Adımladı ve yüzünü yeniden karanlığa yanına döndü. Bu anı kafamın içine kaydetmek istiyordum. "Ölmüştün." Dedim kısık bir sesle. "Sen öldün. Senin inine baskın yaptılar. Ben herkese 4 hafta ulaşmaya çalıştım ama ölmüştün." Elimi attığımda somut bir duvara denk geldim, bedeni. Hayalet ile ilgili şu an yalnızca ölüm hissetmiyordum. Onun bir yerlerden kaybolması veya çıkması artık normaldi. Sanki artık karanlığa değildi hizmeti. Başlı başına karanlık ona hizmet ediyordu. "Cümlelerini bitirmemek senin zararına olur." dedi tok ve emin bir sesle. "Bana bir kahve ısmarlamayacak mısın?"
Sabır diler gibi nefes aldım. "Hayalet ölmüştün." dedim ağlar gibi bir sesle. İdrak edemiyordum. Ellerimi saçlarıma attım ve sertçe kaşıdım. Ellerimi iki yana açtım ve bir adım geri adımladım.
"Öldür beni. Hadi durma çünkü bu oyundan sıkıldım anlıyor musun? Ben olayın bu raddeye gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Ben ne yapacağımı bilemez hale geldim. Ölmüştün. Ölmüş. Anlıyor musun?"
"Kaybolmak zorundaydım." dedi Hayalet.
Hayalet bir adım daha attı. Aramızdaki mesafeyi kapadı. "Haber verebilirdin ki," dedim dudaklarımı yalayarak. "Sen gerçekten 68 misin onu bile bilmiyorum."
"Göstermemi ister misin?" dediğinde sarı gözlerine baktım. Eli gömleğine gitti ve iki düğmesini hızla ve ustalıkla çözdü. Ardından pürüzsüz teninin altından bir iz gösterdi. O izi. O günün izini. Yangında beni korumak için geldiğinde omzuna düşen yanan bir parçanın izini.
Kafamı yere eğerek gözlerini kapadı, bu an gitsin istedim ama bu eğiş uzun sürmedi. Çenemin altına kanca gibi takılan bir el başını yukarı çıkmasına neden oldu. Hayalet ne sıkı ne de hafif bir tutuşla yüzünü yüzüm hizasına kaldırdı ama elini salmadı. "Ölmemi mi dilerdin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her İnsan Kötüdür
General FictionKötülük, apansız sokaklarda gezerken çıkıverir biri. Sokağın ardında kapkaranlık ama gör bak diri! Engin, sessiz, pîrî. Duy dediklerini. Kulak ver çığlığa. Ölen kötüden biri. 22062024