7yakışmadı gömüldüğü yere.
Upuzun bir zaman diliminin içinde kısılmıştım. Kaçacak bir yerim yoktu. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Bir kapanın içindeydim hayal edebiliyordum. O karanlık yerdeydim.
68.
Seni hatırlıyordum.
Seni zaman bana nasıl unutturmuştu 68?
"Bir gün buradan çıkarsak, orada gözüken büyük nehri görüyor musun?"
"O bir deniz."
"Bu su olduğunu değiştirmez ama."
"Eee?"
"Oradaki heykelin orada bir bank vardı. Çocukken annem beni hep götürürdü. Bir gün seninle de gidelim."
"Sen hala çocuksun geyikçik."
"Benim adım Maral!"
"Geyikçik!"
Başı kırılmış ve yıllardır bakılmamış özgürlük heykeli pırıl pırıldı. Ben ise saatlerdir yanında oturuyordum. O heykel uzun ve geniş bir adamın gözleri ve elleri bağlı olan bir heykeldi. Görür görmez zihnimdeki tüm parçalar yerine oturmuştu.
68?
Hayalet?
Aynı kişi miydi? Bilmiyordum. Bildiğim tek şey benim geçmişimi çok iyi bildiğiydi. Artık hava iyiden iyiye soğumaya başlamıştı ama ben sanki onu bile hissetmiyordum. O duvar yazısı, pembe kutular, denizin karşısındaki özgürlük heykeli.
Bu bendim. Benim yıllarca kaçtığım geçmişimdi. Şimdi bir kenarda bir çırpı da sessizce bekliyordu beni. Yıllarca beklemişti ya da. Pembe kutunun içinde ne vardı bilmiyordum. Açmamıştım bile. Yıllardır önünden geçmiştim bu heykeli ama ilk kez bu kelimeler yan yana gelmişti.
68 ve Özgürlük. Bu da zihnimin derinlerinde bir sayfayı açmıştı. Yapbozum, yaz boz geçmişime uymayarak bana geçmişimi göstermişti. 68'i hatırlıyordum. O ıslahevini hatırlıyordum. Çığlıklarımızı hatırlıyordum. Dün gibi aklımdaydı. Onu sıska bedenini, simsiyah saçlarının altındaki güzel sarı gözlerini hatırlıyordum. Hep güzel kokardı, hatırlıyordum. O çocuk, ismini bile bilmediğim, kimsenin bilmediği o çocuk 68 miydi?
Geyikçik.
"Balik ekmek de mi yemeyeceksiniz gazetecim?" Petro'nun sesi daldığım yerden çıkmama neden olmuştu. "Teşekkür ederim." dedim gözlerimi ellerimin tersi ile silerken. "Sevmem."
"Balik sevilmez mi güzel gazetecim?" dedi ve sallanan bedeni, kirli parça parça kıyafetlerinin sarkan kumaşını parmağına dolamayı durdurdu. "Kötülük geldi ama canavar uyanık. Canavar, heykele çiçekler getirdi."
"Nasıl görünüyordu nasıl bir adam canavar?"
"Büyük adam."
"Büyümüş mü?"
"Sen balik ekmek yemeyecek misin?" diye sorduğunda gözlerimden yaşlar iki yandan infilak edercesine süzüldü. "Sevmem." dedim aynı sakin ve hırıltılı tonda.
"Seni canavar mı ağlattı?"
Yaşlarım aşağı düşerken kafamı hızla iki yana salladım. "Hayır Petro."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her İnsan Kötüdür
قصص عامةKötülük, apansız sokaklarda gezerken çıkıverir biri. Sokağın ardında kapkaranlık ama gör bak diri! Engin, sessiz, pîrî. Duy dediklerini. Kulak ver çığlığa. Ölen kötüden biri. 22062024