III - Ölümler ve Ölüler

28 9 2
                                    




















3






Ölümler ve Ölüler










Zamanın birinde adalet kavramı kanunlarla sağlanırmış. Bu kanunlar, sert ve insanlık dışıymış. Ta ki ileri ki zaman dilimlerinde daha sertleri ile karşılaşana kadar.

Geniş kapının aralığından içeri biraz ışık telaşla giriyordu. Işığın hemen vurduğu yer bir çöp poşetiydi. İçinde atılmayı bekleyen birkaç çöp vardı. Birkaç kâğıt çöpü.

Adam eski gözüken ama cilası yeni yapılmış tahta pencerenin çıkıntısında oturuyordu. Elindeki seramik bardağı camın yanına koyduğunda derin bir nefes aldı. Öyle ki sanki ciğerindeki oksijen miktarı kısa süreliğine boğmuştu onu. Kısaca öksürdü.

"...Fail hala aranıyor." Eski tip radyodan kısık bir ses duyulduğunda bakışları oraya çevrildi. "Papaz olarak bilinen ve eyaletimizin tanınmış isimlerinden olan çok sevgili iş insanı ve eşi evinde ölü bulundu. Katil bulunamadı." Katilin yüzünde bir gülümseme belirdi. "Adalet." dedi gür sesiyle.

"Adalet." Bu söylediği iki kelime derin bir etki bırakmıştı sanki içinde. Sessizce içeri ilerledi. Gözleri çok kısa bir süreliğine girişte bulunan çöpe kaydı. Kâğıt çöplerini alıp içeri götürdü. Kırmızı kan kadar kırmızı bir şarap koydu bardağına. Genelde bu bardakla içmeyi severdi. Masada oturan üç adam ve bir kadına baktı. Kadın telaşlı ve hüzünlü sayılabilecek gözlerle katile bakıyordu. "Nalan."

"Bakma bana öyle." diye de ekledi. Nalan denen gür ve kıvırcık saçlı kadın. "Endişeleniyorum." diye mırıldandı Nalan. Sesi bir cam kadar kırılgandı. Diğer herkesin de endişesi aslına bakılırsa Nalan ile aynıydı. Aynı şeyi düşünüyorlardı. Bu kadar, bu denli sağlam otoriter ve insanlık dışı kurallara sahip bir eyalette bu denli eylemler yapmak ne kadar akıl işiydi?

"Oğul. Senato üyelerini öldürmen tamimiyle dikkati kendine çekmekti."

Yaşlı adamın dudaklarından dökülen cümleler ona pek etki etmemişti, kafasını kaldırdı ve havayı kokladı. "Bunun için," dedi kokladığı havanın içinden gelen siren seslerine çok da uzak değildi. Polislerin devriyesi iki katına çıkmış olmalıydı. "Bu korku için yıllarca bekledim."

Masadaki tüm isimler sessizleşti. Adam pencerenin kenarındaki çıkıntıya tekrar oturdu. "O dedi poşetin içindeki kağıtları çıkarken atarsınız. Odama götürdüm şimdilik."

Sessizlik devam etti ta ki takım elbisesi üzerinde oldukça frapan ve dövmeli duran o adam konuşana kadar. Saçları düzgünce geriye yatırılmıştı. "Saçmalıyorsun." Katil öfke problemleri olan biri değildi. Olsaydı eğer bu adamın söylediklerine oldukça öfkeli bir dille cevap verirdi elbette. "Saçmalıyorsun. Yakalanırsan ne olacak. O hapishane de yaşadıklarını çok iyi biliyorsun." dedi sesi arkadaşını H yapan bu hayatın kırgınlığı ile doluydu.

Maraldan;

Memduh Bey'in evinden indiğimde gece saat 03.22 sularıydı. En azından ben koltuğa oturup dolu ve soğumuş kahve fincanımı bıraktığım masaya bacaklarımı uzattığımda bilgisayarın ekranında yazan saat buydu. Dağılmış nasıl hissedilir? Biliyordum. Dağılmış ve bitkin hissediyordum. O kadın hakkında yazdıklarımı da hiç unutmamıştım. Aslında o kadını hiç unutmamıştım. Pelin ve gazeteden birkaç sevdiğim insan birkaç arama bırakmıştı telefonuma ama ben geri dönmek istemiyordum. Üzerimi değiştirmek de içimden gelmiyordu. Pencereye ilerledim ve açtım. Anne gibi özenle yıkayarak astığı ve hala yumuşatıcı kokan perdeler telaşla sallanmaya başladı. İçeri giren soğuk rüzgârı derinlerimde hissettim. Kendime bir şarap koymalıydım belki. Belki bir komedi filmi açıp, karnımı tutarak gülmeliydim.

Her İnsan KötüdürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin