XVII - Mutlak Ölüm

16 2 2
                                    

17


Mutlak Ölüm



Yaşamın çoğu zaman anlattığı her şey yalanlar ile ilgilidir. Gerçekten var olmayan hurafeler ile. Bu hurafelerin beşiğinde doğmuş çocuklardık biz. Ben en küçükleriydim. Yaş ve boyut olarak diğerlerine nazaran oldukça küçüktüm. Bu dünya da hep küçük kalacak ve bir şeyler her daim, bertaraf edilir gibi saklanacaktı benden. Bu insanların tamamı benimle boktan bir çocukluk geçirmişti ama beraberdiler. 68'in ölümü ile ben yıkılırken onlar sapa bir yerde bir aradaydılar işte.

Hepsi yeniden eskisi gibi.

"Neden sakladın benden her şeyi?" Sabah olmaya yakındı. Soğuktu ama arabanın içine girip uçurumun kenarına çektiğimizde başından beri klimaların açık olduğunu fark ettim. Hayalet arabaya tekrardan bindiğinde klimaları açmıştı. Onunla ilgili düşündüğüm birkaç kimlik bunalımından sadece birkaçıydı bunlar. Nehrin kenarında eskiden kaldığımız ıslahevinin olduğu yerde soğuk estiği için arabaya yeniden binip klimaları açacak kadar düşünceli adam mıydı? Yoksa bir katil mi?

Diğerleri gitmişti. Şahin gitmeden yüzüme özür diler gibi baksa da ne diyeceğimi bilememiştim. Şimdi de bilemiyordum. Ne desem boş gibi hissediyordum ve bu his oldukça egemen bir histi. Yanımdaydı. Nefes alıp veriyordu. Duyuyordum. Sessizce bir ritim tutuyordu parmakları. "Devletlerin ölüm listeleri olur. Bunlar yeraltı ile bağlantılı listelerdir. Benim bu listede senin ismini gördüğümden beri düşündüğüm ikinci bir şey yok Maral." Dedi ve başını bana doğru çevirdi.

"Benim ismim mi?"

"Pelin'in babasının bir bakan olduğunu biliyor olduğunu umuyorum. Bizim kukla ölümüz de Pelin'in kardeşiydi. Benim yerime o öldü. Bu da o ortalığı oldukça karıştıran arkadaşına bir göz dağıydı aslında."

"Ben basit bir gazeteciyim."

"Hayır." Dedi dolgun dudaklarını yakalayarak. "Sorun mesleğin değildi. Hiçbir zaman. Bu listede isminin olmasının iki sebebi vardır. Ya büyük bir suç işlemişsindir. Ya da biri senin adını bu listeye sokmuştur. Pelin senin adını listeye sokan isimdi."

"Ne?" dedim ellerimi saçlarımdan geçirerek. "Neden?"

"2 yıl önceki yılbaşında aldığın gazeteci ödülünü nasıl aldığını hatırlıyor musun?"

"Evet de sen?"

"Ben de hatırlıyorum. O ödülden sonra babası bir süre onu nehrin diğer köşesindeki rehabilitasyon merkezine yatırdı. O babasına borçlu olduğu mesleği ve statüsü ile zaten bir aşağılık kompleksi ile yaşıyordu. Sonra sen çıktın. Sürekli her alanda önündeydin. H ile yakınlığın da eklenince onun için kıskançlık ölmeni dileyecek bir boyuta ulaştı. Babasını ve bağlantılarını kullanarak adını yazdırdı. Ben vikontları öldürmek istemiyordum en azından şimdi."

"O da ne?" Kolunu direksiyona dayadı ve uzun bedenini bana çevirdi. "Yeraltı sisteminde temsil ettikleri düzeni sağlayan kişilere verilen ad."

"Sen nereden biliyorsun?" dedim ama hemen ekledim. "Ah," Gülerek başımı yana yatırdım. Bu gülüş aşağılamayı andırıyordu. "Tabii sen her şeyi bilirsin."

Dudaklarıma hemen ardından da yüzüme baktı. "Pelin senden öldüresiye ve ölesiye nefret ediyordu. Bu da adını listeye vermesine neden oldu. Listede iki kişi vardı. H ve sen. H ölmeliydi ki listedeki diğer ismin bir önemi kalmasın. Senin listeden düşmen için öldü H."

Dişlerimi sıktım. "Öyle bir söylüyorsun sanki sana o yaşadığım boktan dört hafta için teşekkür etmeliymişim gibi."

"Küçükken," dedi ellerine baktı. Elleri bir katile göre o kadar güzeldi ki. "Küçükken de aksini bu yüz ifadesi ile söylerdin." Sesi o kadar buğuluydu ki. "Ne?" dedim gözlerimi kırpıştırarak. "Bir şeyin aksini savunduğunda hep yüzünü ekşitirdin böyle."

"Hayalet." dedim solur gibi.

"İsmim Deniz." diye düzeltti beni.

"Neden belki de yıllarca düzelttiğin bir projeyi benim ismim için bozdun ki?"

Yüzüme baktı. Çok uzunca süre. "Sana aşığım çünkü. Islah evinden çıktığımız o gün de aşıktım. Seni yıllar sonra tekrardan gördüğüm de de. Yıllarca. Usanmadan bıkmadan. Ölüm gibi. Ölür gibi."

Her İnsan KötüdürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin