*Bölüm 20: "Derdim sana derman olsun, haberin yok ölüyorum."

162 28 45
                                    

Hoş geldiniz ♡

Mor ve Ötesi, Oyunbozan

***

"Nasıl yani? Öyle birden bire söylediğim şeye onay mı veriyorsun gerçekten? Düzenini alt üst edeceğim, Yugyeom. Hiçbir şey senin için eskisi gibi olmayabilir."

"Yeni bir düzen kurarız." dedi duydukları ardından, Yeom. Bunları söylüyorken istekli ve kararlıydı fakat sonra duraksadı; ne yapacağını bilmez halde saçlarını karıştırdı sağ eliyle, utanmış gibiydi. Manasız birtakım mırıltılar çıkardıktan sonra az evvel kurduğu cümleyi destekleyen bir sebep sundu:

"Yani gidersek bir süre birlikte yaşamamız gerekecek ya ben o yüzden-"

Jungkook lafını bölerek, "Biliyorum." deyince ortamda mistik bir sessizlik peyda olmuştu.

Mavi gözlü oğlan ayaklanarak ne yapacağını bilemez hâlde sağa ve sola sırasıyla yürüyerek volta atıp durdu. Telaşlıydı. "Gitmeden evvel yapmak istediğim bir şey var." diyerek Yugyeom'a döndüğünde, Yugyeom şaşkın bir ifade ile harelerine bakıyordu.

"Bunun için Hoseok hyungun stüdyosuna uğramam gerekecek."

Yugyeom anlamayarak kaşlarını çattığında Jungkook onun bu ifadesine aldırmadı ve ayrıntıya girmedi.

"Sen Bambam'a git. Olan biten her şeyi anlat ona. Senin ardından bırakacaklarınla ilgilenmesi için ricada bulun-"

Konuştuğu esnada ağzından dökülen kelamların ayırdına varınca içinden, ben neden bahsediyorum, diye geçirip gözlerini bir anlığına kapadı, sağlıklı düşünmeye çalıştı:

"Yugyeom... Gerçekten... Kendimi merhametsiz, bencil herifin teki gibi hissediyorum şimdi; derhal gitmek zorunda değiliz elbette. Biraz beklemek senin için en hayırlısı olacaktır; çok teşekkür ederim ama nihayetinde bana uymak için kendi hayatınla oynayacaksın. Akıl alır gibi değil! Hoş... Öncesinde bu teklifi sana sunan ben akıl alır türden değilim ya... Bir hışımla karar aldım evet, bunun bilincindeyim; fakat bunu senin tarafından iyice düşünemedim, bu sorunluluğun ağırlığını senin omuzlarına yükleyemem, bi' kere bu benim haddime değil. En yakın arkadaşın olsam bile senden bunu rica etmem hataydı. Yalnız gidebilirim."

Son cümleyi kurarken yalnızlık kelimesi nedense canını acıtmıştı.

Yugyeom, "Gidelim, Jeon." diye tekrar kararlılıkla konuştu. "Bu şehir beni de boğmaya başladı. Ben her şeyi halledeceğim, sen kafanı bu gibi şeylere takmayı bırak öncelikle. Ben iyiyim. Seni yalnız bırakamam ayrıca, saçmalamana bir son ver bakalım. Elbette bana diyecektin, yoksa sana çocuk gibi küserdim emin ol." Burnunu kırıştırarak haylazca gülümsediğinde Jungkook çocukluğunda, onunla olan candan günlerini anımsayarak duygulanmıştı.

Yugyeom yerinde kıpırdanıp, "Rızam olmasa olur der miydim hem?" diye eklemişti. Jungkook onu onaylar şekilde başını sallayarak, "İyi ki varsın." deyip yanına giderek ona kocaman sarılmıştı. Ağlamak istemiyordu, bu yüzden hemen kendisini toparlayarak o buhrandan çıktı.

"Tabloyu rahatça götürebilmen için bugün buraya arabayla gelmiş olman iyi oldu. Onu yalnız taşıyabilir misin? Gitmeden sana yardım etmek için bekleyebilirim."

Yugyeom araba kullanmıyordu fakat Jungkook'un hastalandığı günden sonra tabusunu yıkayarak garajda öylece bekleyen ve babasına ait olan o arabayı kullanmaya başlamıştı. Arabalardan korkuyordu. Doğrusu araba kullanmaktan... Babasının ölümünden sonra hiçbir zaman süremeyeceğini sanırdı.

Te Regalo ⇝ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin