*Bölüm 8: ''Ben sana gel dedim, içimde kaybolan papatyalardı gözlerin."

909 104 92
                                    

Merhabalar, aylar sonra yeniden geldik.

Unutmuş olabilirsiniz, dilerseniz son bölümlere bir göz atıp gelin.

Bol bol yorum bekliyorum bu arada.

Keyifli okumalar 🌻🐞

Medya: Rai - Ah Canım Sevgilim

***

İnce uzun parmaklarının narin uçları, telefon klavyesinde gezinip durmakta ve her yazdığını geri sildikten sonra dişleri arasında ezilmektelerdi. Arabanın içi tepedeki yakıcı, dike yakın güneş ışınlarından dolayı fena bunaltıcı ve sıcak olmaya başlamış olsa da asla oradan ayrılamamıştı. Bir an evvel yazıp kurtulmak ve vicdanının kanayan sesini dindirmek istiyordu.

Az sonra boğazını temizleyip gözlerini yumdu ve derin bir nefes çekti ciğerlerine. Ona ümit vermeyeceği, onu beter üzmeyeceği bir açıklama yapmalıydı.

Jeon Jeongguk'u gerçekten çok fazla seviyordu. Çok iyi bir karakteri vardı onun. Hep iyimser ve yardım severdi. Misafirperverdi de üstelik. İyi bir dost ve sırdaştı bunların yanında. Eli lezzetliydi, ona hep yaptıklarından ikram ederdi. Sesi hoştu, sinirleri gerildiğinde alt kata, Jeongguk'un dairesine iner ve ona şarkı söylemesini isterdi. Gitar çalardı, Kim. Çok güzel çalardı.

Jeongguk'un içten gülümsemesi ona her zaman ölen ağabeyi Kim Jonghyun'u anımsatıyordu. Utanışı, sevimli hâlleri, sinirli ifadesi... Onu hiç ağlarken görmemişti. Ulu orta yerde ağlamazdı, Jeongguk. En çok buna tanık olan Yugyeom'du. Onunla Lise'den beri birliktelerdi.

Kim Taehyung nihâyet bir şeyler yazmaya başlayacakken telefon titredi. Üstten bir çağrı belirdi:

Papatya'm arıyordu. Kim Jisso.

Onu yanıtsız bıraktı bir süre sonra. Bir daha aradı ama biraz bekleyip kendi kendine kapandı. Muhtemelen akşam yemeğe yetişmesini söyleyecekti. Sadece bir yere uğrayıp Jungkook'a gideceğim, demiş ve evden ayrılmıştı zira.

***

"Hâlâ neden gelmedi ki?"

Jungkook üçlü koltuğun ortasına oturmuş dizlerini sallıyor ve telaşla parmak uçlarındaki derisini kemiriyordu.

Dolu dolu olmuş mavi gözleri adeta parıldıyordu; az sonra birkaç damla yaş tutunamayıp düştüklerinde onlara sinirlenip orta sehpanın üzerindeki matruşkayı elinin tersi ile itti ve duvara çarpan matruşkalar dağılıp parçalandılar.

Birden bire ayaklanıp plağa koştu ve titrek elleriyle çalıştırdı.

Sakinleşmek istiyordu ancak gerçekler hiçbir zaman onu sakinleştirecek türden olmuyordu. Kalbinin çarpıntısını duyuyor ve derin nefesler almaya çabalıyordu fakat nefes alamadıkça daha fazla kitleniyordu.

Birinden söz almış olmak mesele değildi, bunu istememişti de. Ancak verilen bir sözü insan benimsiyordu ve her ne olursa olsun beklentiye giriyordu. Nihai sonuçta da söz tutulmayınca kişi kırılmaktan çok daha ileri gidebiliyordu, ne yazık ki.

Üstelik bu kişinin astımı ve kalp rahatsızlığı da vardı.

İnsanlar verdiği sözü tutmalı.

Te Regalo ⇝ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin