*Bölüm 17: "Evleniyormuşsun bugün, bilmiyor muyum?"

239 33 45
                                    

11k oldukkk :*

Skapova - Ölmek İstedim

(Okurken şarkıyı mutlaka açın.)

Oy kullanmayı unutmayın lütfen 🥺

İyi okumalar~

***

Düğün salonuna yavaş yavaş gelinmeye başlanmıştı. Garsonlar masalara içecekleri ve kurabiyeleri dağıtırlarken Jungkook öylece oturmuş başı önde, parmaklarıyla oynuyordu. Üzüntüsüne zar zor dayanan kalbi hızla atıyor, derin ve aralıklı nefesler alarak ritmini düzene sokmaya çabalıyordu. Salona ilk gelen kişilerdendi. Saat henüz üçtü ve tören beşte başlayacaktı.

Taehyung'un yanında olup salona gelin ve damatla birlikte geçmek istemediğinden -bunu kendisini o biçim yaralayacağından emin olarak- bundan birkaç gün önce bu konuyu Jisoo ile telefonda konuşmuş, onun yerine salondaki organizasyonu takip edebileceğini dile getirmişti ancak Jisoo onunla abisi Namjoon'un ilgileneceğini dile getirerek teklifini reddetti; yine de Jungkook'a bu konuda ısrar etmeyip törene kadar Taehyung'la vakit geçirmek istememesini anlayışla karşıladı. Jungkook konusunda biraz kafası karışmış sayılırdı fakat bunu ona çaktırmamış, hiçbir şey hissettirmemişti.

Yugyeom henüz salonda değildi ve Jungkook'un gözü sürekli onu arıyordu. En azından bugün bu kadar yalnız hissetmek istemiyordu fakat bu konuda ne kadar bencil olduğunun ayırdına vardığında içi burkuldu. Gözleri etrafını tararken salonun en solundaki gelin ve damat masasının yanı başında dikilerek giriş kapısına bakınan Namjoon ve Jimin'i görmüş ve ikiliyi görür görmez tanımıştı Jungkook. O vakte değin yalnızca Jisoo'nun göstermiş olduğu fotoğraflardan tanıyordu onları. Yakışıyorlar, diye düşündü.

Heyecanı vakit aktıkça artıyordu; gözleri dolu dolu oluyor, ardından başını kaldırıp derin nefesler almasıyla yaşlarını ağır ağır kurutuyordu. Ancak kimi zaman gözyaşlarını saklamaya yetecek gücü kalmıyor ve pınarlarının taşmasına müsaade etmek zorunda kalıyordu; kimsenin ona bakmadığından emin olarak yapıyordu bunu. Bakışları, tam da gözleri ıslandığı sırada giriş kapısına gitmiş Yugyeom'un kendisine doğru geldiğini görmüştü; buruk bir şekilde gülümsüyordu Yugyeom yürürken. Jungkook da aynı şekilde tebessüm edip yanındaki sandalyeyi pat patlamış, aynı zamanda gözlerini gömleğinin kolalarına silivermişti. Yugyeom gelir gelmez koskocaman sarıldılar.

Jungkook'un cebinden yeşil kurdele sarkıyordu. Yugyeom ayrıldıkları zaman bunu fark edip Jungkook'un gözlerinin derinliklerine bakarak, "Ne zaman takacaksın, yardım etmemi ister misin?" diye içten bir şekilde sormuştu. Jungkook derhal başını iki yana sallayarak, "Yardıma ihtiyacım yon Yeom, teşekkür ederim.'' deyip kurdeleyi cebine tıkıştırarak, ''Birazdan takacağım." diye eklemişti. Sesi biraz kısık çıkıyordu zira ağlamaktan helak olmuştu evden çıkana değin. Şimdi daha iyi gibiydi.

Yugyeom içten bir tebessüm takınıp işaret ve baş parmağı yardımıyla Jungkook'un çenesini tutup başını hafifçe kaldırarak gözlerine baktı ve, "Sana hayır diyemeyeceğin bir şey teklif edeceğim." diye konuştu. Bu sırada kaşlarıyla cebini işaret etti; Jungkook'u kolundan dürterek arkasına döndü ve ilerlemeye koyuldu, Jungkook kaşlarını kaldırmış, merakla ona bakmıştı:

"Hadi, beni takip et minik tavşancık!"

Jungkook gülümsedi.

Ardı sıra yürürken Yugyeom'un salondan çıkmasıyla adımlarını hızlandırmıştı. Yugyeom salonun az ilerisindeki parka gidip banklardan birine oturmuş ve Jungkook'u beklemeye koyulmuştu. Jungkook'u görür görmez az evvel yanını kendisi için pat patlaması gibi onu taklit ederek yanını işaret etmişti; Jungkook göz devirip gülerek yanına oturdu ve sordu:

Te Regalo ⇝ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin